ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 30-11-2022 21:11

Kan Kardeşliği, Büyümek ve Kıskançlık

Yazan: Necla Engin - KAN KARDEŞLİĞİ, BÜYÜMEK ve KISKANÇLIK

Kan Kardeşliği, Büyümek ve Kıskançlık

KAN KARDEŞLİĞİ, BÜYÜMEK ve KISKANÇLIK

Uzun zaman var ki  hatırlamıyordum Elif'i. Çocukluk arkadaşım kan kardeşim Elif.  Onu geçenlerde  rüyamda görüp uyandım, gün doğmak üzereydi, terliklerimi giyip mutfağa yürüdüm,  kahve makinesini çalıştırdım ve bir sigara yaktım. 

Zihnin zaman geçtikçe her şeyi sildiğini sanınca nasıl yanılıyor  insan. Üzerinden yirmi yıl geçtikten sonra  onu düşlerime getiren neydi bilmiyorum, şu an onu arayıp bulma arzumu ve bu satırları birazdan kahvaltı hazırlayacağım   mutfak masasında bırakmaya  karar verdim peşin peşin. Ona ve çocukluğumuzda birlikte geçen her güzel güne ne  kadar şiddetli ve ne kadar derin özlem duysam da  ona olan yakınlığım beni başkalarını sev­mekten alıkoydu belki de. 

Hiçbir arkadaşlık hiçbir sevgi cocukluğumdaki gibi olamadı  Elif' ten sonra. Hepsi benim arkadaşlığımı onları anlayış kudretime ve dürüstlüğüme  borçlu idiler. Onların  sev­gileri sırf bendeki güzelliklerin karşılığı idi.  Bense onlarda hiçbir güzellik ve vefa bulamadım. 

Elif'le tanışmamız ailemle yeni bir eve taşındığımız oniki yaşıma rastlar. Meyve ağaçlarıyla dolu bahçeleri birbirine bitişik  evlerden birine taşınmıştık. Kardeşim küçüktü annem evin işleriyle uğraşırken onu bahçede dolaştırıyordum okul sonraları. İşte böyle günlerden birinde Elif'i dev bir Erik ağacından iniyorken tanıdım. 

Elif dolgun yanaklarında gamzeleri olan çekik gözlü güleç yüzlü ve çilli bir kızdı. Gülümsedikçe uzun iki dişi ona benzersiz bir sevimlilik verirdi tombul bacaklarını sürüyerek kapımı çalmaya ve daima beni başka sokaklarda gezmeye başka ağaçlardan meyveler toplamaya, toplarla ve lastiklerle başka oyunlar oynamaya çağırmaya başladığında okula da sabahları birlikte gitmeye karar vermiştik. 

Günlerden bir gün Elif bana, kan kardeşi olmak isteyip istemediğimi sordu. Ne olduğunu bilmiyordum söyledi: "Hayat boyu kardeş gibi birbirimizi seveceğiz ve birbirbirimizin yanında olacağız."

Bir meyve bıçağı ile kollarımıza birer çentik atıp kollarımızı bahçede birbirine yapıştırdıktan sonra kan kardeşi olmuştuk ama annelerimizden kollarımızı kesmemizden mütevellit azarlar işitmiştik. 

Mevsimler gelip geçiyordu, Elif' le günlerimiz birlikte geçerken bir gün bana küstü apansız. Evine gittim sebebini sordum. O,  başka kızlarla oyun oynarken görmüştü beni okulda. Onu çağırmadığımı söyledi ve kapıyı kapattı. Günler geçiyordu benimle konuşmuyordu. Annesi de  'Elif' in üstüne gitme,  kendisi sana gelir'  deyip savuşturmuştu beni. Elif başka arkadaşlar buldu kendine. Benimse içim kırıktı, kimseyle gezip dolaşmıyordum artık. Aradan bir yıl kadar zaman geçti küçük kardeşim boynundaki bir tümör yüzünden ameliyat oldu. 

Bizimkiler sürekli kavga ediyorlardı. Elif' in bize gelişi ve barışmamız bu zaman dilimine rastlar. Kardeşim iyileşiyordu, Elif' le ben deniz kenarına iniyorduk ya da top oynayan oğlanların futbollarına katılıyorduk. Elif yıldan yıla boy atıyor güzelleşiyordu, bedeninde dişilik emareleri belirmeye başlamıştı.

Oğlanlarla çene çalmak hoşuna gidiyordu, bense hala kısa boylu ve kürdan bacaklıydım ve Elif' teki hızlı  değişimi kavrayamıyordum. Ağabeyi okul çıkışlarında bizi almaya geliyordu ve oğlanlarla top oynamamamızı sahile inmememizi eve gidip ders çalışmamızı söylüyordu. Elif' in ağabeyini atlattıktan sonra köşe başlarında karşımıza çıkan oğlanlarla sahile iniyorduk. Bu çocuksu ve  gülünç gezmelerin bizi birbirimizden ayıracağını bilemezdim. Elif ona musallat olan bir oğlanla sahilde başbaşa gezintilere kanatlanmış  beni bir gözcü gibi köşelerde oturtmaya bekletmeye başlamıştı.

Gezdiği oğlan da üst sınıflardan bir çocuktu. Bir gün onlar epey uzaklaştıklarında beklemekten sıkılıp arkalarından gittim. Kayalıklara tırmanmışlar, oturmuşlardı. Öpüşüyorlardı. Hayretimi yüzümden silkeleyip atarcasına "Elif!" diye bağırdım. O anki ters bakışıyla "Niye geliyorsun!" deyişiyle onunla iki yabancı olduğumuzu,  benim bilmediğim sırlarla dolu olduğunu, bana oğlan hakkında hiçbir şey anlatmadığını düşündüm Elif' in. 

Elif eskisi gibi değildi,  kayalıklardan inerken, eve yürürken bana kızgın bakışları,  suskunluğu ve hızlı adımları çoktan terk edildiğimi ve istenmediğimi anlattı bana.O günden sonra aramızdaki  mesafe büyüdü, okul çıkışlarında sokaklarda onu aradım, onunla konuşmak istiyordum. Sahile gittim. Kayalıklarda oğlanla otururken buldum her defasında. Bir oğlan için beni bir kenara atmıştı kan kardeşim. Kan kardeşi olmamıza rağmen bana duygularını düşüncelerini hiç anlatmamıştı. 

Ben o   istiyor diye kimseyle arkadaşlık etmedim yıllarca...
Kayalıklardan beni gördü görmezden geldi. Arkasından 
"Sürtüüük" diye bağırdım bir gün, "Sensin ooooo" diye karşılık  verdi, "Deli gibi davranıyorsun
bir daha buraya gelme istemiyorum seni " dedi. 

İçimde bir öfke yanıp tutuştu,  günden güne  büyüdükçe büyüdü yalnızlıkla, ben Elif üzülmesin yalnız kalmasın  diye  ne zaman çağırsa yanına gitmiştim, hastayken onu yalnız bırakmazdım, ödevlerini yapardım. Kan kardeşi olmamızı o istemişken beni bir oğlan için terk etmesini almıyordu içim. Yediremiyordum kendime. Nefretle dolup taştım aylarca. Karşısına dikilmek ona vurmak canını yakmak istedim kıyamadım. Elif' in ağabeyini gördüm sonra yolda, öfkem  zehirli bir yılan gibi dile geldi:  
"Kardeşin kayalıklarda oğlanlarla öpüşüyor, inanmazsan git kendin gör!"
Kıskançlığımdan mı kırgınlığımdan mı  nefretimden mi?
Bilmiyorum. 

Zehrim dillendi, ağzımdan yeryüzüne çift dişli bir yılan olarak düştü,  benim sevgimdi o.   

O günden sonra Elif benden nefret etmemiş olsa gerektir. Ne yüzüme baktı ne hesap sordu. Babasının haberi olmamış lakin ağabeyi çok dövmüş, odasından çıkartmamış. 

Annesi bize gelip anneme anlattı annem de beni dövdü. Elif gibi bir kızla gezdiğim için ve müzevirliğim için. Zaten annem beni dövmek için daima bir bahane bulurdu. Kardeşimin hastalığına üzüldükçe babam onu dövdükçe mutfakta yemek taştıkça, perdeler yamuk çekildikçe, evi düzgün süpüremediğimde,  dantel örmeyi öğrenemediğimde, bulaşıkları iyi yıkayamadığımda hep yüzüme yüzüme vururdu,  kulaklarıma vururdu çamaşır suyu kokan elleriyle. Kardeşim hasta olduğundan dayaklardan muaftı ve onun da oyun oynarken evde kırık döktüklerinin   karşılığı olan dayakları, neden engel olmadığım sorgusuyla yine ben yerdim. 

Dayaktan kurtulabilmek için öğretmenlerimden  akrabalarımdan ve komşulardan yardım isteyişlerim annemin benden iyice yaka silkmesine ve bana haddimi daha iyi bildirmesine  neden oldu.  İlerleyen yıllarda dayaklar bitti ama annemin bana olan nefreti beni ezme ve hükmette arzusu hâlâ devam etmektedir. Bu sebeple onu hayatımdan tamamen çıkardım. Onu özlemiyorum. Ne benimle ne bensiz mutlu olamadı o da bana olan kinini başkalarına anlattı. 

Deney tahtası bir ilk çocuk olmam, yaptığım ve yapmadığım her şey için cezalandırılmak ve kontrol edilmek  beni bu yaşıma kadar  tüketmiştir. Elif'in benden uzaklaştığı o hüzün dolu günlere dönersem, okula kulaklarım şişmiş saçım yolunmuş yüzüm kızarmış olarak gittiğim günler azalmıyordu, ama hissizleşiyordum yavaş yavaş, geceleri ağlamıyordum artık,  sınıftakilerin "Yine dayak yemiş" diyerek fısıldaşmaları benden uzak duruşları incitmiyordu beni,  teneffüs molalarında defterlere ya resimler karalıyor ya da  sınıfın penceresinden bahçede Elif' i görmeye çalışıyordum çoğunlukla.On beş yaşıma geldiğim zaman başka bir mahalleye taşındık ailemle, okulum da değişti. Annemin bana olan nefretine ve şamarlarına aynıyla karşılık verecek kadar büyümüştüm. Bu halim annem olan canavarı durdurmuş gibi görünse de  saatlerce bağıra çağıra söylenmesi üzerime bardaklar fırlatması giysilerimi yırtması, emirler yağdırması ve  hiç susmaması ile takas etmiştik Dayağı gerçekte. 

Annem sevgisiz yaşamının ve memnuniyetsizliğinin intikamını şimdi beni bulabilse yine benden çıkarır. O  sıralar da öyleydi. Okulda hızla bir söylenti yayılıp bizim eve kadar ulaştı. Elif bir oğlanla kaçmış okulu bırakıp, evlenmişler. Ne tek bir haber gönderdi, ne beni çağırdı ne de kan kardeşi olduğumuzu hatırladı. Ertesi yıl bir çocuk doğurmuş okuldakilerden duydum. Annem benim de birini bulup evden gitmem gerektiğini bağırıp durdu kardeşime sarıldıkça. 

Ertesi yıl bir çocuk doğurmuş Elif okuldakilerden duydum. 

Kızlar için büyümek acaba böyle bir şey miydi? Okulu bırakıp evlenen başka kızlar da oldu. Onlar da arkadaşlarını arayıp sormadılar ortada görünmediler bir daha.  

Babam  da ortalarda görünmüyordu, meyhanede bulaşık yıkayan dul bir kadınla ilişkisi olduğunu komşumuz anneme söyledi. 

Annem kadına bağırdı evden kovdu, annem bağırdikça kardeşim ağladı. Bir odaya kapanıp kitap okuyordum saatlerce. Babam geceleri geç geliyordu onu sadece kahvaltıda görüyordum. 

Kardeşimi kucağına alıyordu ve harçlık istediğimde "Param yok" diyordu bana. Hem harçlığı ne yapacaktım? Mutfak tezgahına erzak almamız için  para bırakıyordu ya. Ona göre her şeyimiz tamdı. 

Uzak bir yere gelin olmuş Elif, ben de yüzünü görmeyince sesini duymayınca  derslere dalıp unuttum onu. Yıllar geçip gitti, taa ki bir rüyada
ağaçlarda erik yediğimiz güneşli  güne Elif' le dönünceye  kadar.  Şimdi beni görse kendini okusa belki yine hatırlamaz. Ne yalan söyleyeyim,  artık ben de onu hatırlamak istemem. 

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi