SÖYLEŞİ
Giriş Tarihi : 10-01-2023 21:10   Güncelleme : 10-01-2023 21:21

Hırsızın Hiç mi Suçu Yok?

Yazan: Dilek Altundağ -HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK?

Hırsızın Hiç mi Suçu Yok?

HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK?

Günün birinde hırsızın teki Nasreddin Hoca’nın eşeğini çalmış. Hoca canı sıkkın bir halde olanları komşularına anlatırken her kafadan ayrı bir ses çıkmaya başlamış. 

Komşulardan bir tanesi:
– Hocam niye evine ve ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın san ki? demiş.

Diğer bir tanesi:
– Evine hırsız giriyor ve senin nasıl haberin olmuyor? diye konuşmuş.

Başka biri de:
– Hocam kusura bakma ama eşeğin çalınmasının sebebi yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nereden baksan her tarafı dökülüyor.

En sonunda Nasrettin Hoca’nın kafası atmış, hepsine birden söylenmiş:
– Yahu iyi, güzel de suçun hepsi benim mi ? Bu hırsızın hiç mi suçu, günahı yok?

Nasrettin Hoca 'nın zamanları aşan, adeta günümüze kadar gelip de bize dersini veren fıkralarından biridir;
"Hırsızın hiç mi suçu yok?"     

Bugün yaşanılan sorunların başında eğitimsizlik, fakirlik, bencillik, tahammülsüzlük ve ahlaki bunalımlar gelmektedir.

Değerlerimizden gittikçe uzaklaşmak ve çelişkiler yumağından kurtulmak için ilmi, okumayı,  kardeşliği paylaşmayı, empati kurmayı, adaleti olmayı, bilmeliyiz.      

Cehaletin, ihmallerimizin farkında olup elimizdeki nesillere sahip çıkmalıyız. Nasrettin Hoca, aslında kendisini suçlayanlara:

"Tedbirsiz  davranmış olabilirim.
Ama ihmalkârlığım hırsızın suçunu ortadan kaldırmıyor." diyerek hırsızın da yaptığının yanlış olduğunu görmeye davet ediyor.     

Peki sosyal medyanın esiri olmuş bireyler olarak gençlikteki aykırı davranışların dijital dünyanın yansıması olarak karşımıza çıkması asıl meselenin de çarpıtılması aklımıza neden gelmiyor? 

Her sokak başında gördüğümüz buhran yaşayan gençlerin okul sıralarında öğrenciler olması hepimizi tedirgin ediyor. 

Bütün hayatımızla, yaşayış biçimimizle bizi ciddiye alan, bize bir şekilde tabi olan talebimiz, evladımız, kardeşimiz kanaat önderliğini yaptığımız -gençler- kim olursa olsun bize  baktığında bizi gördüğünde neşe duymalı. Bizi dinleyince değil hâlimizle etkilenmelidir. Hâl sâridir yani bulaşıcıdır denilir. Kötü hâl hızlı, iyi hâl yavaş bulaşır. Model olmak için gayret etmeliyiz.

Gençlere bir ruhunun olduğunu sadece bedenden ibaret olmadığını ve ruhlarını nasıl besleyeceğinin bilincini vermeliyiz. 

Şeyh Galip:
"Ruhunu besle yola o çıkacak; beden boş kapsül bırakıp gideceksin. Bütün mesaini bedenine harcarsan ayağı çamura çakılıp yürüyemeyen eşek gibi olursun." diyor. 

Yani insan kendini bedenden ibaret zannedince onu beslemek, doyurmak, ilgilenmek gibi sonu olmayan mesafelerin içine girecektir.    

Alışkanlıkların seyrini değiştirmeli . Tuğlaları sağlam koymak ve her şeyi yerli yerinde yapmak gereklidir. Gerekirse sonsuza kadar kanat çırpmak gereklidir. Pişiren, olgunlaştıran, yetiştiren insana insanlığını yeniden kazandırma çabasını hayatını anlamlaştıracak değeri vermektir.

Nasrettin Hoca da gençlerin içinde bulunduğu durumla her devirde kendini gösteren ahlaki bunalımı gözler önüne seriyor. Mesuliyet almak istemiyor. Kimisi mesuliyetin farkında ama uyumak istiyor, anı kurtarmayı sorumluluktan kaçmayı ve  uzaklaşmayı tercih ediyor. 

Sosyal medya, TV dizileri gibi rutin akışlara kapılıp uyuşma halinde yolculuk ediyor. 

Sanal aleme  teslim olmuş bir insanlığı kurtarmanın da çarelerine bakılmalıdır. Eğitimin ilk ayağı olan ailede farkındalık oluşturacak etkili adımlar atılmalıdır. 

İşte modern dünyanın peşinde koşturma halindeyken gençler de bu akışın içinde yollarına devam ediyor hem de kendi dünyalarında. Hırsızların elinden  kurtarılmayı bekliyor. Her hatasında, yüzlerce aynı yerde hata yaptığında bile çare üretebilmesi için omuzunda samimi bir el istiyor.

Çoktan çalınmış değerlerimiz hepten kaybolmadan, gençliği hırsızların elinden kurtaracak da umudumuzu yitirmeden kurtuluşumuza vesile olacak da  dirilişimizle can verip, can olmaktır.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi