HAYALiN DERiNLiĞiNDE
Vakit gecenin on ikisine gelirken beyni harekete geçiren, kalbi heyecanlandıran hayal dünyamın canlanması yine, uçsuz bucaksız evrenin var oluşuna, işleyişine yönlendirdi beni.
Geçmişin, şimdinin ve geleceğin bir noktada, aynı yerde vücut bularak donup kalması gibi düşüncelerimin düşlerimin hep onunla meşgul olması, yaratılış gayesinin ve hedefinin ne olması, doğum ile ölüm arasındaki geçen zamanın sorumluluk yaşından itibaren nasıl tüketilmesi gerektiğinin sorgulanmasına odaklandım, odaklanmak kolay ancak içinden çıkmak ise o kadar da kolay değil.
Tüm evrenin oluşumundan itibaren evrenin içinde bir nokta gibi duran dünyamızın, üzerindeki hareket halinde olan, elle tutulabilen ya da gözle görülebilen tüm varlıkların karada ve denizde canlı bir şekilde herbirinin ayrı hücrelerden oluşan, doğan büyüyen, gelişen, ölen, tekrar hayata dönen bitkileri, suda yüzen, havada uçan, karada yürüyen her türlü canlıların yine onlar gibi bir hücreden yaratılan insanın emrine verilmesi herhalde öylesine bir iş olmasa gerek.
Emrine bu kadar varlığın verilmesi, o insana bir sorumluluğu da yüklediği kanaatindeyim derken kaçınılmaz, inkar edilemez bir vazife ve hesabını da yanında getirdiği mutlak bir gerçektir.