ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 02-05-2023 20:40   Güncelleme : 07-05-2023 01:24

Gümüşlük ve Kristal Takımları / Yusuf Sarıkaya

Yazan: Yusuf Sarıkaya -GÜMÜŞLÜK ve KRİSTAL TAKIMLARI

Gümüşlük ve Kristal Takımları / Yusuf Sarıkaya

GÜMÜŞLÜK ve KRİSTAL TAKIMLARI

Ayhan başarılı bir öğretmendi. Kendisini eğitime adamış, dur durak bilmeden hizmet ediyordu. Öğrencilerini çok seviyor ve her bir öğrenciyi cenneti kazanmaya vesile olacak nesil olarak kabul ediyordu. 

Ayhan, okulunu bitirince köyde herkesin gözdesi oldu. Herkes Ahmet Amca'nın oğlu Ayhan okumuş öğretmen olmuş diye övgü ile bahsediyordu. Tabi Ayhan’ın annesi Hatice Hanım ve Ahmet Amca da bundan çok memnun oluyordu. Allah’a hamt ediyorlar ve okulu bitirmesi ve kısa sürede öğretmen olarak tayini çıkması nedeniyle önceden adadıkları kurbanı da kesip konu komşuya ikram etmeyi de ihmal etmiyorlardı. O yıllarda devlet memuru olmak, hele bir de öğretmen olmak çok kıymetliydi.

Ayhan, Kocaeli’nin bir köyünde öğretmenliğe başlamıştı. Ara sıra memleketi Adapazarı’na gidiyor, annesini ve babasını ziyaret ediyordu. Köy yerlerinde bir çocuk eline mesleğini alınca yani göreve başlayınca artık onu kendi başına bırakmazlar. Bir an önce baş göz etmeyi yani evlendirmeyi düşünürler. O zamanlar internet ve sosyal medya yoktu. Evlilikler daha çok görücü usulü ile olur ve asla ayrılık ve boşanma olmazdı. Gençler evlendikten sonra birbirinden elektrik alırdı. Şimdilerde daha tanışmadan elektirik veya sinyal alma âdeti yoktu.

Çiçeği burnunda genç öğretmen Ayhan’ın aklında bir kız vardı. İlkokulda kendinden iki sınıf geriden takip eden Ayşe’ye karşı gönlünde bir sevgi oluşmuştu. Ama bunu kimseye açmamış, açamamıştı. 

Ayşe de büyümüş, güzel mi güzel yetişkin bir kız olmuştu. Onun da azda olsa Ayhan’a gönlü kaymış fakat yüreğinde saklamasını bilmişti. Bu nedenle gelen dünürcülere yok demiş ve adeta Ayhan’ı bekliyordu.

Böylece günler geçip giderken Ayhan’ın babası ve annesi oğullarını karşılarına aldılar:

- Oğlum Ayhan, elhamdülillah göreve başladın. Eee! yaş da kemale erdi. Bizim canımız sağ iken senin evlenmeni istiyoruz, dediler. 

Ayhan, annesi ve babasıyla böyle bir konuyu konuşmaya alışık değildi. Kendini zorlayarak:

- Anneciğim, babacığım ben size karşı görüş beyan edecek durumda değilim. Sizin de bu mutlu günleri görme hakkınız var, diyebildi.

Bir süre sessizlikten sonra yine de öğretmen olan oğullarına gönlünde birinin olup olmadığını sordular. Ayhan’ın annesi ve babası da, oğullarının Ayşe’ye gönlü olduğunu seziyorlardı. Komşularının kızı olan Ayşe’nin zaman zaman Ayhan’ı sormasından, oğullarının ara sıra evlerine gelip giderken göz ucuyla bakmasından bazı tahminler yürütebiliyorlardı. Ne de olsa Ahmet Amca ve Hatice Hanım eski topraktı. Eşi Ahmet Amca ile aynı macerayı yaşamışlardı. Yine de açıkça sormak istiyorlardı. Acaba tahminlerinin dışında biri var mı? Ne de olsa üniversite okumuş. Şehirde bulunmuş birisi. Olur ya yanlış yapmayalım diyerek sordular:

- Oğul gönlünden geçen bir var mı?” dediler. Ayhan’ın bunu anne ve babasına açıkça söylemesi imkânsızdı. İçinden “İnşallah Ayşe’den başkasını teklif etmezler." diye geçirdi. Oğullarından açık cevap alamayınca kendileri açmak istediler. Annesi söze başladı:

- Oğlum komşumuzun kızı Ayşe’yi biliyorsun. Ahlaklı, iffetli bir kız. Bizim gönlümüzden o geçiyor. Çocukluğundan beri tanıyoruz. Hamarat bir kız. Senin yuvanı kurar ve korur. Ne dersin? Dedi.

Ayhan hissettirmen bir oh! Çekti. İşler iyi yolda ilerliyordu. Kendi kendine 'inşallah hayırlısı olur.' diyor ve annesine nasıl diyeceğini hesap ediyordu. Kendini toparladı ve:

-Siz bilirsiniz, diyebildi. Zaten bu tamam anlamına gelirdi. Annesi ve babası bunu anladı.

Dünür gidildi. Nişan oldu. Düğün oldu. Derken Ayhan ve Ayşe mutlu ve örnek bir yuva kurdular. Ayşe evinde çocuklarını yetiştiriyor ve eşine daima destek oluyordu. İyi ve örnek bir aile hayatları vardı.

Yıllar sonra emekli olan Ayhan sanki sel oldu, Ayşe de göl oldu bir ev yapabilecek birikimleri oluverdi. Zar zor bir daire yaptılar arsalarına. Ancak elde avuçta ne varsa harcadılar. Kirada otururken kullandıkları eşyaları yeni evde de kullanacaklardı ama bazıları kullanılamaz haldeydi. Bir de ev yeni, mobilya eski olur mu? Ayhan’a göre olurdu ama kadın hassasiyeti, birazda yıllarca özlemini çektiği bazı eşyalar olmazsa içi rahat etmeyecekti Ayşe’nin. Eşiyle bu konuda biraz gerginlik yaşadı. Ayşe yıllardır bir gümüşlük ve içinde kristal takımının olmasını istiyordu. Ayhan eşinin haklı isteğini geri çevirmek istemese de epey maddi sıkıntıya girmişti. Bu nedenle:

- Hanım etme! Biraz zaman geçsin alırız. Ne olacak yani ziyarete gelenler de bizi şimdilik böyle kabul etsin. Sonra eşya dediğin ne ki? Dese de hanımı ısrar edince  kıramadı ve isteğini yerine getirdi.

Çok mutluydular. Kiracılıktan bıkmışlardı. Oradan oraya taşınıp durmuşlardı. Bu gece ilk defa evlerinde çocukları ile birlikte geceleyeceklerdi. Sohbet, yeme içmeden sonra huzur içinde istirahate çekildiler. Gece yarısı olunca huzurları şiddetli bir sarsıntı ile bölündü. Kalkmaya dahi fırsat bulamadılar. “Deprem oluyor.” diyebildiler. Maalesef yeni yaptıkları ev depreme dayanamadı ve tepelerine çöktü. Tek katlı evlerinin enkazından çocuklarının kurtarıldıklarını dışarıdaki konuşmalardan anlıyorlardı. Fakat Ayhan ve Ayşe enkâzın altında bir yaşam üçgeninin arasına sıkışmışlardı. Ayhan elini hanımının elinden tutabilmiş ve kurtarılmayı bekliyordu. Ekiplerin kendilerini kurtaracaklarını anlayan Ayhan  eşi Ayşe’ye şöyle konuşarak moral vermeye çalıştı:

- Ayşem olan oldu. Sıkma canını. Canımız sağ ya, sen ona bak. Bizi de az sonra kurtaracaklar inşallah. Çocukların kurtulduklarını çığlıklarından anlıyoruz. Eşya dediğin insan hayatı için teferruattır. Eşyaya kul olurcasına değer vermek bize yakışmaz. Hiç kullanılmayan eşyalar, tabak çanaklar bizi kuşatmış. Bir kez daha gördük ki, asıl olan biz insanlarız. Bunların hepsi bir anda elden gidebilir. Asıl olan fazlalıklarımızı atabilmeyi becerebilmemizdir, dedikten sonra Ayhan eşine şu şakayı da yapmadan edemedi:

-Hanım! Senin gümüşlüğün ve kristallerin de bu arada yok oldu canım benim. Yine alırız, dedi. 

Ayşe çocuklarının kurtarılmasına çok sevindi anne şefkatiyle.. Az sonra da AFAD. Kızılay UMKE derken Ayhan ve Ayşe de aydınlığa kavuşup hastanede tedaviye alındılar. Devlete teşekkür, Allah’a hamd etmeyi unutmadan hayatlarına devam ettiler.

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi