GÖZLERİNE BAKMAYACAĞIM
Kaç asır geriden geliyor güzelliğin.
Sonsuzluğa akan yel miydin
girdabında savrulduğum.
Aşk seferine çıkan prenses edası mı,
Gözlerine taç edip, sarışınlığında manâ bulan.
Hangi sihirli iksiri sundun ki,
Beyaz ellerinde demleyip,
Gülümseyerek içmemi istediğin
Biliyorum, biliyorum!
Gönül fethine çıkmışsın,
Rüzgârda savrulan güneş rengi
Saçlarının albenisinde.
Başındaki tacını süsleyen gün ışığında
Taçlandırıyorsun aşkın anlamını.
Mavi gözlerinin gökyüzü çağrışımlarında
Yitirmiş olmalıyım aklımı.
Sen, fethetmeye doymayan bir tiran,
Kaç gönlü fethedip yağmaladın ki,
Kaç aşığıň boğulma emrini verdin,
Gözlerindeki aşk denizinde.
Kaç karayağız yanıp kavruldu göğsünde.
Aşk ordularına hükmeden güzel,
Geçip gittiğin yerlerde acı ve gözyaşı var,
Sen ardına bakmayı bilmiyorsun ki.
Ezip geçtiğin diyarlarda,
Aşkın gözyaşları sel olup akıyor.
Aşkın gözyaşlarına gülen gözlerle
Bakmanın vebalini asmışsın boynuna.
Şimdi ben, sana kurban ettiğim
Güzel duyguların heba ediliş sahnesindeyim.
Acımasız gözlerinde merhamet ararken,
Küçülüyorum ve darmadağınım.
Merhamet istemem senden.
Sevgimi geri ver, çünkü!
Bir daha asla gözlerine bakmayacağım.