GÖLGEYLE DANS
Sahnede bir kadın,
Elinde bavul.
İçi geçmişin tortusu,
Yine nöbette gece.
Bir adım
Kaybolur, istikrarsız bir senfoni içinde.
Yeni bir adım daha
Kadın uzatır elini,
Gölgesine sarılmak ister gibi.
Ardında saklı çocuksu, yitik gülüşünü arar.
O el dünden belki
Ya da ait olamadığı bugünden.
Ardında koca bir unutulmuşluk girdabı,
Gölgesiyle savaşta.
Bir el uzanır gölgelerden,
Kadın kaçar.
Oyun bitti, oyuncak olma devri de der.
Ama yüreği hâlâ gölgeye meftun,
Esir.
Kimindi bu el,
Bir sevdanın mı,
Ötelenmiş bir hayatın grimsi sisi mi?
Bilinmezliklerle başlar dans.
Kim kimi yakaladı,
Kim kimi esir aldı,
Belirsiz...
Aradaki zaman bir ömürlük yas.
Sessiz ağıtlara yakılmış,
Bir türkü gibi bir melodram.
Kadın direnir karanlığa,
Küfürler ile dolu suskun kahır gecesi.
Başlar ritmik raksa,
Çekilir gölgelere doğru,
Işıkları yakar içindeki korkuyla.
Başlar dans.
Gölgelerin sesi susar.
En son gölge kaparken ışığı,
"Sen de mi?" der, sitemle,
Tam barış imzalanmışken.
Kadın durur nefes nefese,
Gözleri gölgesiyle bütünleşmiş.
Bir an için zaman donar.
Tüm yükler korkular ve unutulmuşluk erir.
Sonra,
Bir gülümseme düşer dudaklarına,
Kadın gölgesiyle el ele,
Sahneyi terk eder.
Artık ne kaçış vardır ne esaret.
Sadece ışığın ve gölgenin dansı
Ve içinde açan özgür sessizlik.
***

















































