ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 03-09-2023 21:25

Eylül'de Gel / Kenan Gül

Yazan: Kenan Gül -EYLÜL'DE GEL

Eylül'de Gel / Kenan Gül

EYLÜL'DE GEL

Her zamanki umursamazlığıyla
kendini sokağa saldı sabahın er vaktinde... Bir iki adım atmıştı ki duraksadı.
Ceplerini yokladı telaşla.
Bir şey unutmamıştı.

Sabahın sessizliğine ıslıkla inatlaşma çabası ağır bastı... Sonra inadından utanıp sustu. Aslında onu susturan yere salına salına düşen ağaç yapraklarıydı.
Sararmış renkleri eşini getirdi gözünün önüne. Hayıflandı. Onsekizinde çalıp getirmişti onu yabana...

"Gün yüzü görmedi" dedi içten içe. Büyük şehrin boyunduruğunda yanayana yaşama tutunma çabası verirlerken yabanda yabancı olmuşlardı birbirlerine. Düşünmekten vazgeçmek istedi...

Gök yüzüne kaldırdı başını. Sıradanlığı bile kuşku haline gelmiş bulutlara takıldı. Aha da Eylül gelmişti. Kenar mahallede doğalgazdan uzakta yaşamın bedeli odun, kömür ve küldü.
Ancak odun ve kömür de almak gerekmiyor muydu? Henüz soğuklar başlamadan içi titreyiverdi. Hazırlıksız yakalanmıştı bu sene.
'Amannn bir şekilde hallederim.' diye söylendi kendi kendine... Ne şekilde halledecekti bilemedi... Bilmedikleri o kadar çoktu ki bir eksik bir fazla ne farkederdi.

Hızlandı... Servisin onu alacağı köşeye kadar uzunca bir yolu vardı... Ama daha önce ahşap köprüden geçmesi gerekiyordu. O köprü sanki gizli bir sınırdı. Onları diğerlerinden ucuz bir şekilde ayıran, üstü sayısız pişmanlıklarla çentiklenmiş ihtiyar kocakarı gibiydi. Huysuz ve delişmen.

Köprünün ucuna geldiğinde leylekleri gördü havada; "Onlar da anladılar, kiracılıkları bitti, sıcağa kanat çırpıyorlar." diye yüksek sesle söylendi... "Ah! Keşke onun da kanatları olsaydı."

Tadı kaçmıştı... Tadı var mıydı ki? Köprünün tam ortasında durdu. Ceplerine soktuğu ellerini çıkarırken belli belirsiz bir kağıt parçası takıldı ellerine. Şaşırarak açtı. Sabah o kahvaltı ederken tartışmadan çekinen eşi gizlice bırakmıştı. Bir solukta okudu. Okula yeni başlayacak çocuğunun ihtiyaç listesiydi.
Sinirle buruşturup attı altından hızlıca akan deli dereye. Köprü yüksek olduğu için kağıdın suyla buluşmasını izled; "Para mı var?" diye bağırdı bu sefer yüksek perdeden..

Yanından geçenlere aldırmadan çöktü köprünün korkuluklarının dibine. Dizlerinin bağı mı yoksa ceplerinin boşluğu mu daha çok etkilemişti bilinmez.

Bir süre oturduktan sonra kararlı bir şekilde kalktı... Düşünmeden attı kendini kağıt parçasının peşinden dereye. Köprünün üzerinde olanları hayretle izleyen gencin kulaklıklarından gelen müzik kaldı geriye.
"Eylül'de gel."

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi