DENEME
Giriş Tarihi : 24-03-2024 20:07   Güncelleme : 25-03-2024 07:25

Dünya Seyahati / Sedat İlhan

Yazan: Sedat İlhan -DÜNYA SEYAHATİ

Dünya Seyahati / Sedat İlhan

DÜNYA SEYAHATİ

Zengin hoyratlığı mı, şımarıklık, bir şeylere isyan veya…

Parasını harcayacak bir yer mi arar insan?

Edindiği tecrübeler ile yeni fırsatlar bulması da mümkün aslında. Kendisine mi kaçıştır niyeti yoksa kendisinden kaçmak mıdır isteği?..

Neyi ararız, bulduklarımız, gördüklerimiz, göremediklerimiz neler olur? Bunu asla bilemeyiz. Kendimiz için bile. Çünkü bildiğimizi sandığımızda öğrenmeye gerek duymayız, hatalarımızı göremeyiz.

Basit bir yelkenli tekne ile dünya turuna çıkan bir seyyahın yaşanmışlıklarını dinledim bir kaç gün önce. Çok etkilendim, herkes gibi. Ara verildiğinde hararetli kelimelerimiz, heyecanımızın delili. İkinci bölümde sorular soruldu, yorumlar, temenniler… İçimizdeki seyyahın uyanışını gördük, seyirlik.

Birisi hariç, başka var mı bilmem. Önemli de değil zaten. Çünkü algılarımız farklı, herkesin. Kelimelere yüklediğimiz anlamlar, duygular. Sevgi derken bile, saygı, adalet… Melekleri kıskandıran da biz, şeytanı utandıran da.

Sunum sonunda; “Haydi“ demiş olsak, inanırım ki yarımız valizini toplamak üzere koşarak eve gidecek. Diğer yarımız ise; “Eşime, çocuklarıma, anneme söyleyeyim“ diyecek. Ama o birisi?

Çünkü seyyahın, hiçbir tecrübesi olmamasına rağmen bir yelkenli satın alarak dünya seyahatine çıkmasının motivasyonuna odaklandı. Bu normal değil, diyordu. Çocukluğuna insek garip yaşanmışlıklar, travmalar bulabiliriz. Bunları söylerken çok ciddi idi. Konunun canını sıkmış olabileceğini düşünmek istemiyorum. Ortada bir başarı(?) var ise benim, bizim kabul edip etmememiz bize bakar, kıskançlığımıza, hasetliğimize… Ve bu halimiz, bizim başarısızlığımızın tescili olur.

Sonuçta, ben de düşüncelerimi saldım sonsuzluğa. Duyan duydu, duymak isteyen… Merak ettirdiklerini değil, bana hissettirdiklerini aktardım çünkü. Anlatılanlarla o teknede yaşadım ben de, hala yaşıyorum. Ama algılarımla, bana özel, benim kadar…

Ölümü, çaresizliği iliklerine kadar hissetmek… “Bana vahiy geldi” diyor arada; “Camideki Allah’a inanmıyorum ama seyahatte birlikte idik.” Biraz espiri ile karışık. Teori ile pratik farkıdır bahsettiği. Gerçek iman, ihtiyaçla sulanır, kök salar, dallanır, budaklanır, yaprağa, çiçeğe durur…

“Duygularınızın sınırsızlıklarında dolaşmışsınız” dedim ona. Ancak herkes kendisince anlayabilir, sadece, ne yazık ki… Bu realitemiz bilinir, pek çok yerde söylenir. Ben de yeri geldiğince dile getiririm. Ama bu sefer farklı, sanki karadelik, hissettim, yaşıyorum.

Hayatımıza bu kriter ile yol verdiğimizde ne yaptığımızdan daha ziyade yaptıklarımıza, yaşadıklarımıza, bakıp gördüklerimize yüklediğimiz anlamlar daha önemli hale gelebilir. Çünkü diğerlerinin; “yapabilirsin, yapmalısın, başardın, tebrikler…” demelerinin bizimle bir ilgisi yoktur. Onları referans alarak veya yapamazsın diyenlere inat, hedeflerimizi belirleyemeyiz. Kendimiz olamadıkça mutluluk veya şans böcüğü sürekli başımızın üzerinde dönüp dolanacak. İmkan deryasında susuzluktan yanacak, çöllerde serap yudumlayacağız…

Hedeflerimiz olmalı, hem de kendimize bile söylemekten korktuğumuz büyüklükte… Sahip olmakla yetinmeyip sahip çıkmalıyız. Gerçekleşmeye çalışmalıyız, adım adım. Enerjimizi, anda onu yaşamanın heyecanından alabiliriz. Sonuca odaklanmak yerine süreci doyasıya yaşayarak… Ne kendimizinkini çaldırmalı ne de diğerlerinkinin çalınmasına göz yummalı. Uçurtmalar özgürce uçmalı, alabildiğince, olabildiğince, kendince…

Dünya seyahatine çıkmak… Kesinlikle ufuk açıcı bir yönü olmalı. Ama???

Hayatın devamı için bir avuç toprakta milyarlarca bakterinin harıl harıl çalışmasını göremiyorsak. Veya böylece, dağda koyunları ile halleşen bir çobandan bir adım önde hissediyorsak kendimizi… Bir şeyleri atlıyor olabiliriz.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi