DİRSEK ÇÜRÜTMEK
Yılların ağır yükü vardı omuzlarında..
Bazen boşluklara düşüp kendini ararken daha da bocalıyordu Doktor Hamdi Bey…
Hamdi Bey’in dünyaya bakışı çok farklıydı.
“Bu gece kendimle baş başa, kalmak istiyorum” dedi Hamdi Bey…
Oturdu bilgisayarın başına, uzun uzun düşündü.
Sözde ders çalışacaktı, biraz karıştırdı kendi sayfasını...
Arkadaşı Kaya’yla olan resimlerine rastladı, albüme uzun uzun baktı, eski günleri anımsadı.
Sanki her şey, aklından film şeridi gibi gözleri'nin önünden geçti.
Vakit hayli geçti ama yine de samimi ve liseden arkadaşlardı.
Telefon açtı:
- Ooo, merhaba canım arkadaşım Hamdi .
- Merhaba Kaya kardeşim. Nasılsın?
- Sen nasılsın?
Hoşbeşten sonra, geçen günlerden bahsettiler uzun uzun…
- Yenge, ne yapıyor bakalım?
- Bugün hastalarıyla meşgul, yani nöbetçi.
- Başka ne var ne yok Hamdi?
- Ne olsun kardeşim. Hastanede hastalarla haşır neşir olmak tüm günümüz böyle kardeşim.
- Sen neler yapıyorsun, Kaya’cığım?
- Ben de hastanede aynı devam ediyorum, hayat işte.
- Dün bizim bölüme bir hasta geldi bilirsin kardeşim biz her hastaya aynı şekilde üzülürüz belli etmesek de kendi ailemiz biliriz. Hani dedim ya dün bir hasta geldi. Onkoloji, Bölümüne. Hasta çok yorgun, bitikindi, tetkiklerini yaptım, yatış verdim. Senin nasıl gidiyor, kardeşim?
- Bu ara daha sakin hastane, günlük rutin işler, muayeneler, derken haa bir hafta önce bir hastam vardı, iki yıldır. Tedavi, altındaydı, beynindeki kitle bayağı büyümüş, artık hiç bir ilaca cevap vermiyor.
Bugün konuştuk, bizim hastanede olmaz, tam teşekküllü bir hastaneye sevk edeceğim. Söyledim ameliyatında ben de olacağım dedim. Tabii ki kolay değil kabullenmesi ama başka türlü olmuyor böyle kronik vakalar.
- Eee evdekiler ne yapıyor?
- Bilirsin benim eşim öldü. Çocuklar yurtdışında eğitim alıyorlar…
- Gül bugün nöbetçi, hastanede çocuklar, kendi hallerinde, biraz ders, biraz eğlence, hayat böyle.
- Arayı çok uzatmayalım, kardeşim, bari uzak şehirlerde olmakta bizi, uzaklaşacak değil ya, bunları bahane etmeyelim…
- Peki kardeşim.
Selamlaştılar, görüşürüz diyerek kapadılar telefonu.
Doktor Hamdi Bey, yeni hastası için telefon açıp bilgi aldı baş hemşireden.
Ve ertesi gün ne yapacaklarını düşündü, kadın çok gençti. “Belki yenidir bu sıkıntısı” dedi kendine.
Doktor Hamdi Bey, sabah hastaneye gitti, birkaç evrak inceledi. Ve viziteye çıktı, kendi hastasına uğradı. “Nasılsın bugün? Birazdan gelirim tekrar” dedi çıktı.
“Hemşire hanım Gönül Hanım’a damar yolu açın, geliyorum” dedi..
Doktor Hamdi Bey filmlere, raporlara bakıp inceledi.
Birkaç yöntemden sonra “Önce ameliyat yapmalıyız, sonra bakarız” dedi Doktor Hamdi Bey.
Aradan bir hafta geçmişti, heyet toplandı ve ameliyat gününe karar verildi; on gün sonra ameliyat olacaktı..
Doktor Hamdi Bey hastası olan Gönül Hanım’a uğradı. “Raporların çok iyi on gün sonra küçük bir operasyon olacaksın, yalnız moralini bozma, iyi tut ki sonuç güzel olsun.”
On gün sonra ameliyat günü gelmişti ve her şey yolundaydı. Doktor Hamdi Bey, ameliyathanedeydi, hasta hazırdı artık zamana kalmıştı, dışarıda ailesi beklemekteydi.
Ameliyat, dört saat sürdü. Gönül Hanım, meme kanseriydi, tüm vücudu kaplamıştı. Nasıl, nereden temizledilerse olmadı. Açtıkları gibi kapadılar.
Doktor Hamdi Bey dışarı çıktı; “üzgünüm” dedi; “Hastalık tüm vücudu sarmıştı, kurtaramadık! Başınız sağ olsun” dedi..
Yakınları Doktor Hamdi Bey’in ellerini yıkamasına dahi zaman kalmadan...
Gönül Hanım’ın kocası, Doktor Hamdi Bey’i darp etti, yaraladı. Doktor komalık olmuştu.
Oysa nasıl emek vermişti.. Nasıl önemsemişti, olmadı; “Takdir bu kadarmış” bile diyemedi...
Ama hasta yakınları bunu bir türlü kabullenmek istemiyorlar. Doktor davacı olmadı. Çünkü acılı ailesi de çaresizdi ama doktor, çok hoşgörülü anlayışlı biriydi.
Lütfen hasta yakınları, doktorları darp etmeyin, öldürmeyin. Kolay mı bir doktor, olabilmek için yıllar yılı, okuyorlar…
Dirsek çürütmek kolay mı sanıyor halk?
Yalnız dirsek çürütmek değil, ömür çürütüyorlar…