ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 26-01-2023 17:23   Güncelleme : 26-01-2023 18:00

Diğerleri

Yazan: Demet Mannaş Kervan -DİĞERLERİ

Diğerleri

DİĞERLERİ 

Kömür yanığı kokan baca dumanları arasında büyüdük biz. Bazen pılıpırtı kokusu karışırdı kömür kokusuna, oradan anlardık kimin kömürünün bittiğini.

Mahallenin ara sokaklarında burnu sümüklü, yalın ayak bebeler koşuşurdu tiner koklayan abilerinin arasında. İliklerine işleyen soğuğu ve utancı unutmaya çalışan çocuklar...

Tenhalarda çete savaşları, en ufak bir açığında sopa ihtimali... Ya dayak yersin ya da bir çeteye dahil olursun! Başka seçeneğin sunulmadığı mahallelerde büyüdük.

Suda pişmiş aşa daha çok su katılan, ekmeğin avuçla değil parmak uçlarıyla bölündüğü evlerde doğduk. Babalarımız ya 
kumarbazdı ya alkolik. Onlara baktığımızda geleceğimizi görürdük, baba olacak kadar yaşayabilirsek tabii. Analarımız temizlikçi, bulaşıkçı, işçi... Ama hep dertli. Kimisi katlanırdı derdine, kimisi başka herifin peşine takılıp terk ederdi bizi; belki daha iyiye, belki daha kötüye...

Allah muhafaza, elimizde bir kitap görseler alay eden, "Entel mi olacan lan!" diye küçümseyen delikanlı abiler olurdu etrafımızda. Okuyup büyük adam olmayı hayal bile edemezdik.

Buraların kızları dallı güllü taytların üstüne kapşonlu eşofman giyer, ayağına terliği geçirip diğerleriyle çene çalacağı köşe başlarında alırdı soluğu. Vurulduğumuz manitalara açılmak, vurulacağımız kurşundan beter acıtırdı. Çünkü biz, "Ben sana layık değilim" gibi lakırdılarla terk edilmezdik. "Hoş köpek! Senin gibi meteliksiz serseriye mi kaldım ben?" en çok duyduğumuz reddediliş cümleleriydi.

Bizim buralara girmeye korkan; güzel kokan, temiz, şık kızlar görebilmek için başka semtlere giderdik bazen. Saçlar dikine jölelenmiş, ceket yakaları kalkık, kafalar bi dünya... Arkasından laf attığımız kızlar, "Ne bakıyorsun lan hayvan!" diye terslerdi bizi. "Söylemesi kolay, sıkıysa gel de sen insan ol bu ortamda!" diyemezdik.

Griye çalan çarşaflar asılırdı evlerin damlarına, eski beyaz günlerine özlemle salınıp kururlardı. Hiç dikilmeyen yırtık çamaşırlardan bir tablo süslerdi mahalleyi. Solmuş olsalar da buralardaki en renkli şeyler onlardı. 

Baştan sona aynı renkle badanalanmış çok az ev olurdu. Çoğu alacalı bulacalı, yamalı... Kırık pencerelere gerilmiş bakkal poşetlerinden, geceleri içki şişelerini saran solmuş gazete kağıtlarından, margarin artığı teneke saksılardan bir cümbüş.

Patlak tekerlek yuvarlayan çocuklar arasından bastonuyla geçen amcalarla teyzeler vardı bir de, bu yaşa gelmelerine hayret ettiğimiz. Eski kabadayılardan Bekir amca, yıllarca çamaşırcılık yapmaktan elleri pamuğa kesmiş Süheyla teyze gibi. Ama sayıları çok azdı onların, çoğumuz o kıvama eremeden göçerdi bu dünyadan. 

Sayıları az olan başkaları da vardı, mesela Sinan abi gibi eli ekmek tutanlar, işi gücü olanlar. Küçük bir tuhafiye dükkanı vardı Sinan abinin. Çete kavgasında, arkasında iki leş bırakıp yattığı 15 seneden sonra açmış o dükkanı. Buralardan namusuyla para kazanan birinin çıkabileceğini gösteren az sayıda örnekten biriydi bizim için. Gerçi mapustan çıkan adamın nasıl dükkan açabildiği bir muammaydı! Kimileri, "Namuslu hayata geçmeden önce son bir vurgun yapmıştır," der dururdu ama olsun, yapmıştı sonunda.

Köpekler de zayıftı bizim gibi, postu kemiğine yapışmış cinsten. Onlar da çete olarak dolaşırdı zira insanlar gibi onlar için de tekin değildi buralar. Karanlık çöktü mü; sokaklar sarhoşlara, uğursuzlara kalır, günah kokusu keserdi ortalığı.

Mesleklerimiz de çeşit çeşitti. Kimisi kapkapçılık yapardı, hırsızlık, dolandırıcılık; kimisi dilencilik. Kimisi pazar yerinde, dükkan ağızlarında çığırtkanlık, gece kulüplerinde fedailik. Çöplerden kağıt, plastik toplayan, koca el arabalarını  güçsüz bedenleriyle itekleyenler de bizden çıkardı, zabıtadan kaçak göçek işporta tezgahı açanlar da...

Böyle büyüdük biz, ağzı tillahına kadar küfürlü. Köprü altlarını mesken tutan sokak çocukları  değildik belki ama asgari ücretle geçinmeye çalışan orta direk ailelerin, devlet okullarında okuyup üniversite hayali kuran çocukları da değildik. Biz, diğerleriydik...

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi