ANI
Giriş Tarihi : 16-12-2023 19:57   Güncelleme : 17-12-2023 05:50

Çocukluğum / Hamdi Tabanlı

Yazan: Hamdi Tabanlı -ÇOCUKLUĞUM

Çocukluğum / Hamdi Tabanlı

ÇOCUKLUĞUM

Kerpiçten örülmüş avlu duvarlarıyla, temelindeki uzaklardan gelen taşlarıyla,  ağaç hane direkleriyle dedemin yaptırdığı; ahşap kapı ve pencereleri, oymalı tahtadan dolapları, yüklüğü ve hamamlığı olan o ev…

İşte o ev; benim evim…

Kalın kerpiç duvarlı, direkleri, omurgası çırağılı kirişten. Kamış üstü, killi topraktan. Kamış altı, yuvarlak ardıçtan. İçinde kuzuların, koyunların meleştiği ağılım, atların tepiştiği ahırım, kurutulmuş yoncaların yığıldığı otluklarım.

Çocukluğumdaki otluk, avlum… İşte bu; benim bahçem….

Sabah gün doğarken merhum anacığımın, kokusuna aldırmadan içine girerek, alttaki kapı deliğinden bir bir gurk altına koyacağı yumurtaları kontrol ettiği kümes… İşte o, benim avlum ve kümesim.

Avluda boş dolaşan kapı köpeğim, zaarım, ağıl önünde bağlı duran çoban köpeğim… İşte o, benim avlum ve bahçem.

Samanlıktaki, tonlarca yığılmış samanım, saman üstünde bir yeri holluk yapmış tavuklarım, avluda kanadı ile yavrusunu koruyan ve kendisini ölümüne siper eden hindilerim…. Yeri geldiğinde, bir yiyecek bulmuş edası ile ses çıkarıp tavukları başına toplayan kurnaz horozum… İşte, benim avlum ve evim.

Kuşluk vakti tozu dumana katarak, önde eşek arkada çobanı, çonası ile yorgun gelen koyunlarım, kuzularım… İşte bu, benim avlum ve ağılım…

Büyüktü, küçüktü, çobandı, çonaydı, işimizde her daim çalışan bekarıydı, harmancısıydı, yolcusuydu, misafiriydi derken, günde sekiz on defa kurulup kaldırılan yer sofrası… İşte o benim iki direkli aş evim…

Her akşam aş evinden yukarı eve, karanlıkta yatmaya çıkan kardeşlerimle, yere serilen yün döşeklerde yattığımız ev… İşte o ev, benim yukarı evimdi.

Kışın kuzulayan keçinin oğlağını, koyunun kuzusunu, üşenmeden takip eden babamın, bir çok gece vaktini geçirdiği o ağıl ve kuzu kaşağı, benimdi…

Arpa ve buğday yığınlarının üstüne attığımız kavun ve karpuzlar ile dolu o ambar, benim ambarımdı….

O küçücük bedenimde, beynimde ve dilimde, köyümde ve mahallemde, oyunda, oyun arkadaşımın yanında, o avluda gördüğüm her şey, benimdi…

Anam, babam, ebem, ablam, abim ve kardeşlerim; atlarım, arabam, traktörüm, biçerim… Hepsi, benimdi…

Meğer, ben neymişim o küçücük yaşımda… Dilimin henüz yeni çözüldüğü bir zamanda, ebemin sırtında, kendisini tekmeleyip saçını yolduğumda; meğer, ben ne kadar zengin, asi ve hökeymişim…

Sofrada her gün kavga çıkartan ben, ne kadar bencil efeymişim. Babamın akşam tarladan gelip ak sıva yada kireçle sıvanmış duvarda olmayan, görünmeyen ama ebemin parmaklarıyla yazdığı yazıyı okuyan babamın okudukları; yaptığım yaramazlıklarla bire bir örtüşünce, aval aval bakıp safça inanan ben.

Her şeye rağmen, ne kadar temiz ve saf bir ruha sahip küçük bir çocukmuşum…

Tüm çocuklar gibi, keşke hep öyle saf kalabilseydi tüm insanlık…

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi