BİR KİTAP: SAF BİR YÜREK / GUSTAVE FLAUBERT
Flaubert'i on iki yıl önce, henüz okuma alt yapımı geliştirmeden başladığım klasiklerinden ilk beşi içinde olan "Madam Brovay"le tanıdım. Beş yılını alan bu eseri yanlış zamanda okumamın neticesi olarak ilk kez bir kitabı yarım bırakmıştım, içimde bir ukde olarak kalacaktı.
Mehmed Uzun'un kansere yakalanıp İstanbul'a döndüğünde çantasında Flaubert'in "Üç Öykü" kitabı olduğu söylenir. Ölmeden bitirip bitirmediğini bilmiyorum ancak ben kesinlikle "Üç Öykü" kitabını da okumak istiyorum.
Saf Bir Yürek; sıradan bir kadının, bağlandığına coşkudan uzak bir biçimde bağlanan, taze ekmek gibi yumuşak, dindar ve yoksul bir köylü kadının öyküsüdür. Bir papağan sevgisiyle başlar, papağan ölünce onu doldurtur, ölürken papağanı Kutsal Ruhla karıştırır. Düşündüğünüz gibi alaycı bir öykü değil tam tersine çok ciddi ve acıklı.
"Duyarlı ruhları acımaya yöneltmek, ağlamak istiyorum, çünkü ben de onlardanım." Gustave Flaubert Saf Bir Yüreği böyle özetler.
Öykünün son paragrafı:
Gök mavisi bir buğu Félicité' nin odasına dek yükseldi. Burun deliklerini uzatıp sofuca bir kösnüyle içine çekti onu; sonra gözlerini kapadı. Dudakları gülümsüyordu. Yürek vuruşları yavaşladı; bir bir, her seferinde daha belirsiz, daha hafif - tıpkı suyu kesilen bir pınar, yitip giden bir yankı gibi. Ve son nefesini verdiğinde, açılan göklerde başının üstünde süzülen dev bir papağan görür gibi oldu.
Soluk soluğa bir kaç saatte okunan, kısa ama tekrar tekrar okunması geren, derinden düşündüren eşsiz bir öykü...
Hayat öykülerinizi anımsayarak kalın.