KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 18-06-2025 22:11   Güncelleme : 18-06-2025 22:41

Bir Kitap: Beyaz Selvi / Halide Nusret Zorlutuna

Hazırlayan: Seher Uslu - BİR KİTAP: BEYAZ SELVİ / HALİDE NUSRET ZORLUTUNA

Bir Kitap: Beyaz Selvi / Halide Nusret Zorlutuna

"Biz hatamıza kül ettik gül açan bahçeleri…”   Faruk Nafiz Çamlıbel

BEYAZ SELVİ / HALİDE NUSRET ZORLUTUNA

Konusu
Mutlu ve huzurlu yaşayan bir ailenin zaman geçtikçe nasıl parçalandığı anlatılır.

Kişiler
Nadide, Doktor Hâmid Bey, Dündar, İpek, Demir, Çelik, Gülten

Zaman ve Mekân
Yazar, eserini Temmuz 1943 yılını not düşerek kaleme almıştır.
Mekân; Karadeniz kıyıları, İstanbul, Dündar ve Nadide’nin evleri ekseninde ele alınır.

Eser Hakkında
Her eserin bir yazılış gayesi vardır. Yazar, kelimelerini örerek yeni bir hikâye inşa eder. İşte bu eserinde Halide Nusret Zorlutuna, hikâyesinin yazılış gayesini okuyucularına şöyle ifade eder: 
“Bu esere “Roman” demek bilmem ki doğru mu?..
Bu, zavallı bir gönül ve ömür hikâyesidir; cennetten cehenneme düşen bir ailenin sade fakat feci alınyazısı!

Ben bu sergüzeşti, aysız bir temmuz gecesinin çok yıldızlı gökleri altında bizzat kahramanının ağzından dinlemiştim. Bu toprağın değil, bir rüya ve hülya ikliminin mahlûkuna benzeyen ve o bembeyaz kadına, bu hikâyeyi yazacağıma dair söz de vermiştim.

Bugün o, artık son ve ebedi rüyasına dalmış bulunuyor…

Kendisine verdiğim söz, şimdi benim için mutlaka ödenmesi gereken kutsal bir borç mahiyetini aldı. İşte bu satırlarda ben, o borcu ödemeye çalışıyorum.”

Eserin akıcı bir üslubu vardır. Kahramanlar ve olaylar bir bütünlük içerisinde okuyucuya aktarılır. Eserin bölüm başlıklarında Yahya Kemal Beyatlı, Fuzuli, Faruk Nafiz Çamlıbel’den şiirlere rastlanır. Mektuplar. yaşanan olayların âdeta arşividir. Halide Nusret Zorlutuna’nın “Beyaz  Selvi” eserini hüzünle okudum.

Bu yaşanmış, hüzün ve yürek burkucu hikâyeyi, okumanızı tavsiye ederim.

Alıntılar
“Karadeniz kıyılarının gül rengi akşamlarından biri.” (s.11)

“Bütün gece rüyamda, vahşi kayalar dibinde haykırıp köpüren asi bir deniz gördüm.” (s.18)

“Ben de her sabah annemin odasına koşarım, yalvarırım bana rüya anlatsın diye.” (s.19)

“Benden çok hastalarına nikâhlıdır o!“ (s.21)

“Her sevgi esarettir küçük dostum, sen kendini hür mü sanıyorsun? Sen de sanatının esirisin. Üstelik belki bir de ‘karagözlü’nün!" (s.21)

“On gün evvel seni şurada, İvan Vazof’un heykeli dibinde gördüğüm anda çoktan beri kaybettiğim, çoktan beri yana yana aramakta olduğum bir şey… Ses gibi, hava gibi ışık gibi bir şey… Birdenbire içime doldu. O gün bugündür, kuvvetli, güzel bir heyecanla sarhoşum… Ne oluyorum bilmiyorum… Bildiğim bir şey var: Seni kaybetmek istemiyorum.” (s.25)

“Dudaklarında, çocuğu ile şakalaşan bir annenin temiz gülüşü vardı.” (s.26)

“O zaman sert bir yere alnı çarptı ve bu sertliğin altında çırpınan bir şey vardı: Onun kalbi! ““Yine dört kelimecik olsa yazamaz mısınız? Dört kelime, bana dört hafta yetecek havayı yaratıyor.” (s.36)

“Salonunuzun muhteşem dekoru ortasında -daima benzettiğim gibi- bir beyaz selvi hâlinde duruyordunuz; beyaz bir selvi…” (s.42)

“Ve nihayet bugünkü “Beyaz Selvi” … Maddi, manevi bir olgunluk içinde, eski şairlerin “Nurdan Selvisi” gibi pırıl pırıl uzanan ve Allah’ın bütün nimetlerini kirpiklerinin ardında gizleyen esrarlı güzel kadın! …” (s.45)

“Allah bile kullarını cehennemde yakarak temizliyor ve affediyor. Sen de beni affet! Affet! eşsiz kadın! “ (s.48)

“Bir yeni 'deniz şarkısı' daha besteliyorum. Geçen yıl karanlık bir yaz gecesinde, Karadeniz sahilinde onun şarkısını dinlemiştin. Bu sene de gel; ışıklı bir koy sabahı içinde mavi denizin mavi şarkısını dinle! “ (s.51)

“Seni her akşam yeni bir beste ile uyutup her sabah yeni bir beste ile uyandıracağım; beyaz selvimin başında ay ışığından işlenmiş bir taç gibi duran o güzel kumral saçların her teli için ayrı bir şarkı besteleyeceğim ve bütün dünya bu şarkıları söyleyerek seni ve aşkımızı tes’it edecek.” (s.61)

“Dünya ne kadar güzel,” diye düşündü. “Ve ne yazık ki biz onu cehenneme çeviriyoruz! “  (s.80)

“Kalbi hep Allah! Allah! Allah! diye vuruyordu. Allah ona yardım edecekti.”  (s.93)

“Tepeden tırnağa bembeyazdın. Işıktan, Allah’ın kendi nurundan yaratılmış gibi. Ve yüzünde tanrısal bir güzellik vardı.” (s.118)“Onu nasıl çaresiz bir surette kaybettiğimi her gün biraz daha anlıyorum…”  (s.142)

“Kapı, feci yalnızlığımın üstüne bir tabut kapağı gibi kapandı…” (s.158)

“Diyorlardı ki bu senfoniyi yazıp bitirinceye kadar sanatkâr, aylarca dünya kelamı etmemiş, karlı gecelerde sabahlara kadar mezarlar arasında, beyaz selviler altında dolaşmış…” (s.175)

“Filhakika eseri dinleyenler, zaman zaman mermer abideler gibi yükselen beyaz selviler arasında rüzgârın okuduğu ölüm şarkısını vuzuhla duyarak ürperiyorlardı.” (s.175.)

“Yavaş yavaş duran bir kalp… Ve nihayet, beyaz selviler arasında dolaşan rüzgârın şarkısıyla, karlı bir mezarlık gecesi… Korkunç ve güzel! Harikulâde güzel!..” (s.175)

“Türk sanat âleminin her şubesinde, masallaşmış bir “Beyaz Selvi” ağlıyordu…” (s.176)

***

TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE  KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz.

Editör: Nüzhet Ünlüer

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi