ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 17-04-2024 21:19

Bir Fotoğraf Anısı / Özlem Tarı

Yazan: Özlem Tarı -BİR FOTOĞRAF ANISI

Bir Fotoğraf Anısı / Özlem Tarı

BİR FOTOĞRAF ANISI

Fotoğraf çekmek; "Ânı durdurup, bir kağıda mühürlemek gibidir" diye düşünüyordu Evren. Odağı ayarla, fokusla, deklanşöre bas ve ânı sonsuza kadar bir karede sakla.

Doğum fotoğrafçılığı yapmaya başladığından beri Evren, sürekli bunları düşünüyordu. Küçük bir poz, küçük bir anı. Dünya’ya “Merhaba” diyen bir bebeğin çığlıklarını, bir karede dondurmak hoşuna gidiyordu.

Bugünün de diğer günlerden bir farkı yoktu. Yeni anne adayı, ailesiyle birlikte hastane odasına giderken başlayan hikaye; doğumhane ve bebeğin odaya temizlenip getirilmesiyle mutlu aile tablosu tamamlanacaktı. Evren, doğumhane öncesi oda fotoğraflarını çekmek için sabah erkenden tüm hazırlıklarını tamamlamıştı.

Odaya ilk girdiğinde, mutlu ve heyecanlı anne adayı ile selamlaştı. Sonra gururlu baba adayı ile soğuk bir tokalaşma yaşandı. Oda kalabalık bir topluluk ile doluydu. Evren içinden; “Birazdan hemşire bu kalabalığı dağıtır.” diye düşünüyordu. Odanın cam kenarına konulmuş çek-yat ve oturma grubunun olduğu yerde, heyecanlı büyükler yerlerini almışlardı. Anneanne, kızını övüyor, babaanne kendi oğlunun doğumunda çektiği acıları anlatıyordu. Her kareyi özenle ve doğal hareketleri ile çekmek isteyen Evren, deklanşöre aralıklı olarak basmaya başlamıştı.

Müstakbel anne, yatağında heyecanla uzanmış, müstakbel baba da yatağın yanındaki koltukta gerine gerine oturuyordu.

Evren, annenin diğer tarafında, duvar dibinde duran kızı fark ettiğinde çok şaşırdı. Yaklaşık yirmi dakikadır odadaydı. Ama bu küçük kızı çok geç fark etmişti. Küçük kız, bebek ikramlıklarını kimseye çaktırmadan bir ısırıyor bir parçalıyordu. Elleri ve ağzı çikolata ile kaplanmıştı. Sonra pislenmiş ellerini ve ağzını yine kimseye çaktırmadan önünde duran, bembeyaz örtülerle kaplı bebek beşiğinin kenarlarına siliyordu. Küçük yaramaz ne yaptığının tamamen farkındaydı.

Evren; “Bak hele kıskanç bir ablamız var burada” diye düşündü.

Kimseye çaktırmadan yavaş yavaş kız çocuğunun yanına yaklaştı. Duvara sırtını yaslayarak aşağıya doğru kayıp, çömelir duruma geldi. Şimdi, kız çocuğu ile göz hizasına gelmişti. Kız çocuğu ellerini arkasına saklamış, kocaman diliyle ağzını yalamaya başlamıştı. Aynı zamanda, korku dolu gözlerle Evren’e bakıyordu. Çünkü suçüstü yakalanmıştı.

Evren; "Merhaba küçük kız. Benim adım Evren. Senin adın ne?" dedi.

Kız köşeye sinmiş, mızmız omuz silkmeleri yaptı. Boynunu sola doğru bükmüş, yan gözle Evren’e bakıyordu.

Evren; "Demek senin adın yok. Hıımm... ya da senin dilin yok." dedi.

Küçük kız kocaman dilini dışarıya çıkarabildiği kadar çıkararak, Evren’e dil çıkardı. Bu arada yüzü kıpkırmızı olmuştu.

Evren,; “Hem kıskanç hem de sinirli bir kız” diye düşündü. Çantasından ıslak mendil çıkarttı.

"Gel bakalım, şu kanıtları ortadan kaldıralım." dedi.

Sonra kız çocuğunu tertemiz olacak şekilde temizledi. Beşiğe yapacak bir şey yoktu.
Küçük kız, temizlik aşamasında köşesinden biraz olsun çıktı.

Evren sessiz sessiz;  "Vayyy! O çikolataların altında ne kadar güzel bir kız varmış." dedi.

Gerçekten kız çocuğu çok güzeldi. Cildi pürüzsüz, pembe-beyaz renkte idi. Gözleri kocaman, yemyeşildi. Saçları açık kumral pırıl pırıl parlıyordu. Ağız, burun okka gibi minicik yerlerine oturtulmuştu. Bu kadar güzel bir kız çocuğu daha önce hiç görmemişti.

Evren; "Sen ne kadar güzel bir kızmışsın. Çikolatalar gidince elin, yüzün ortaya çıktı. Sen güzeller güzeli abla olmalısın. Ne kadar şanslı bir bebek olacak, senin gibi bir ablası olduğu için." dedi.

Küçük kız köşeden kısık ve utangaç bir sesle; “Nehir Su” dedi. Evren, önce ne dediğini anlamakta zorlandı.

Sonra; "Kendin kadar güzel bir ismin varmış senin." dedi.

Artık Nehir Su, daha rahatlamış ve hafif gülümsemeye başlamıştı.

Evren; "Nehir Su, senin bir fotoğrafını çekebilir miyim?" diye sordu.

"Böylece kardeşin gelecekte bu fotoğrafa bakıp, böyle güzel bir ablası olduğu için övünür. Kardeşler çok önemlidir. Gelecekte büyüdüğünüzde sana can yoldaşı olur. Sıkıntılı olduğun günlerde yanında durur. En mutlu gününde mutluluğunu paylaşır. Seni karşılıksız sever ve destekler. Birlikte oynar, gezer, güler, ağlarsınız. Anne baba, arkadaş, akraba, dost bir yana kardeş bir yana." dedi.

Nehir Su düşünüyordu. Söylenenleri ölçüp, tartıyordu. Kendine doğru yolu gösteren Evren’e, her saniye daha parlayan gözlerle bakıyordu.

Evren ayağa kalkarken; "Hadi gel senin fotoğrafını çekeyim." dedi.

Nehir Su, köşesinden çıkarken her küçük kız gibi saçını başını, elbisesini minik elleriyle düzeltiyordu. Yani, poz vermeye hazırlanıyordu.

Evren, Nehir Su’nun fotoğrafını çekerken, Nehir Su, "Ben de büyüyünce fotoğrafçı olacağım." dedi.

Orta sehpada duran büyükbabasının eski fotoğraf makinesini aldı.

Evren, Nehir Su’nun fotoğrafını çekerken, Nehir Su’da, Evren’in fotoğrafını çekiyordu.

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi