ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 05-01-2023 00:16   Güncelleme : 05-01-2023 00:22

Bir Bitin Firarı

Yazan: Gülçin Granit -BİR BİTİN FİRARI

Bir Bitin Firarı

BİR BİTİN FİRARI

Gözlerimi dünyaya burada açtım yavrum. Bizim evimizdir Gülsüm’üm kafası. En çok kullandığımız alanlarsa kulak ve ense arkası. Bizler insanoğlu gibi ekmek ve su beslenmeyiz. Biz insanoğlunun kanını emer içeriz. 

Bize asalak varlık derlerse de yanılırlar. Bukalemun gibi saç rengine bürünür işi tamam ederiz. Bizi kolay kolay kimse görüp, ele geçiremez.  İşte o zaman görsünler bakalım kimler asalak varlıklarmış. Ancak ve ancak gözleri çok keskin insanlar bizi görebilirler. Aman! Diyeyim yavrum o temiz saçlara iyi saklan!

Birazdan yine seninle gezinmeye çıkarım. Burada çok eğleneceksin umarım. Tarzan misali o daldan bu dala konalım. Ardımızda sirke denilen yumurtalar bırakalım. Beyaz nokta kadar yumurtalar. Sonra onlar saç tellerinde şişecekler.

Vakti zamanı geldiğinde onlarda patlayıp bizim gibi gezinecekler. İşte o zaman biz aşiret kadar büyüyeceğiz. Tüm akrabalarımla mutlu mesut geçineceğiz. Hiç merak etme yavrum! Ha! Bu arada, insanlar bize yavşak der. Bu bir hareket sözüdür ama siz üstünüze alınmayın. Suymuş, sabunmuş, bizi asla öldüremez güçlendirir, bilakis.

Fadıl Bey, kızı Gülsüm’ü, annesi öldüğünden beri kendince yıkıyor. Gülsüm sürekli kaşınıyor aman dikkat et yavrum! 

Biz iki tırnak arasında kalmaktan çok korkarız, yoksa patlarız alimallah. Kısa zaman içinde Fadıl Beyin kafasına doğru yola çıkacağız bu gece hazırlan yavrum. O zaten geçeleri içmeye başladı. Biz sülalece oraya gitsek ruhu duymaz, kolaycacık oraya atlar geçeriz tamam mı yavrum. Bu geçe yumurtalar patlayacak ve yeni yavrularımız olacak dolayısıyla buradan artık taşacağız.

İnsanoğlunun depresyona girmesi bizim işimize gelir. O zaman temizlenmek istemezler, devamlı yatar uyurlar. Bizi dünyada görecek halleri olmaz aman diyeyim iyi saklan! Öyle saçlarda akrobasi hareketleri yapıp gözlerinin önüne doğru sarkmayasın. O zaman bizi öldürürler yavrum, soyumuzu sopumuzu kuruturlar, dibimize ilaç dökerler Alimallah! Onun dışında yavrularınla birlikte gül eğlen zaten burası da bizim parkur alanımız.
Fadıl Beyde, Gülsüm için üzülüp duruyordu. Onu cildiye doktoruna götürmeyi kafasına koymuştu bir kere. 

Oraya giderse yandığımızın resmidir. Hemen başka insanlara atlaya atlaya geçelim, başka yaşam alanları kuralım. Bizler özgür varlıklarız ne çare biraz da çingene gibi o daldan bu dala göçebe yaşarız. Gülsüm okula gidince sen hazırlan, diğer temiz çocukların kafasına atlayıp oraya yerleşelim. Elini çabuk tut yavrum bizler çarçabuk üremeliyiz.

Gülsüm’ün, öğretmeni emekliliğini bekliyor, dolayısıyla gözleri iyi görmüyor. Biz de bundan yararlanıp uzun zamandır aynı yerde çoğalıp duruyoruz. Bu arada Gülsüm’e aramızdan su sızmıyor. Burada yat yat nereye kadar, sıkıldım doğrusu, artık başka kafalar da bulmalıyız. Nasılsa her geçtiğimiz yere bizlerden binlerce yumurta bırakmaktayız. Neslimiz genişledikçe genişlemeli ve insanlığı ele geçirmeliyiz.

Yuvamızda yaşamak denen şey tam da böyle idi yavrum. Rahatımıza diyecek yoktu, ta ki o güne kadar. Çok değil geçen Cuma Gülsüm kaşınmaktan ağlayıp haykırıncaya dek. Günden güne rengi soluyor, mızmızlaşıyordu. Dersleriyle arası çok açılmıştı. Fadıl Bey bunu annesinin ölümüne bağlıyordu. Gülsüm’ü alıp doktora götürmüş, Cuma gününe olduysa kendimizi doktorda buluverdik.  Bizim için felaket şimdi başlamış oldu. Doktor, bizi şimdi hemen keşfeder. Şimdi ne yapmalı? Tabanları yağlayıp kaçmalı.

Doktor, Gülsüm’ü görünce şöyle bir irkilip bir adım geri kaçtı. Eline eldivenlerini geçirdi gözlüklerini taktı. “Çok yazık,” dedi “Çok yazık… Ne olmuş bu yavrucuğa böyle? Bu güne kadar neredeydiniz beyefendi? Bu çocuğu bitler yiyip bitirmişler. Hemen bu yazdığım ilacı eczaneden temin edin ve bugün, bakın yarın değil. Bugün çocuğun kafasına sürün ve üstünde yazdığı saat kadar bekledin. Sonra bu ilacın özel şampuanları var onlarla bir güzel Gülsüm’ün kafasını yıkayın, aynı işlemi evde kim varsa ona da yapın.” dedi.

“İşte bizim sonumuz geldi dedim yavrum! Yarın okulda başka bir çocuğa kaçma şansımızda kalmayacak. Bizi bu gece infaz edecekler. Çabuk toparlan, kendimizi şu doktorun başına atalım.” dedi.

Fadıl Bey durumun vahimi yetini ancak anlıyordu. Kaç yavrum, kaç! Yağla tabanları… Yoksa öldürecekler bizi atla çabuk!  Atla! … Zaten bu atlayışlar çok heyecanlı. Bir, iki, üç hopp!... Şimdi de doktor beyin başındayız, birazda onun kanını emelim.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi