BİR ANKARA HİKÂYESİ
Bir Ankara hikâyesiydi aşkımız
Eskiden biz bu şehirde eskimeden
Sığdırmıştık göğsümüze
Masmavi göğü
Kırlangıç sürülerini
İstememiştik ama
Yoksulluk hırkaydı sırtımızda
Sığmamış
Sığınmıştık
Hoş
O da sevmemişti bizi belli ki
Ah, yakardık sigarayı
Karnımız toksa
Tok dediysem hani
Yani patatesli gözleme
Yahut gobit
Kebap gibi geldiyse
Şöyle yaslanıp Hukuk’un bahçesinde
Sırtımızı verdiysek banka
Bizim olurdu dünya
Bizim olurdu gök
Zaten benimdi sevda
Akşam erken inerdi Ankara'ya
Yürürdük Kurtuluş'tan
Şiirler dökülürdü kimi ceplerimizden
Kimi korkarak cebimizde bildiriden
Gima’da buluşulurdu
Yahut Yeni Karamürsel'in önünde
Beklerdik
Sevgiliyi bekler gibi
Beklerdik
İnsanlar telaşlı adımlarla geçerken
Belki gelirdi biri
Özlenen beklendiğinden habersizdi
Önce Sakarya’da çay ocağına
Mutlaka vardır biri
Çekip de bir rahle
Bakardık gidenlere
Kimse gelmese efkâr gelirdi zaten
Otururduk hep aynı hikâye
Bir bira
Sonra söz verip de ilk kadehten sonra gitmeye
Hüzün çökerdi sırtımızda sıcak bir el gibi
Hiç tutulmazdı o söz
En güzeli çalardı türkülerin
Tam da kalkarken
Tam da yürek haylaz bir oğlan
Keder tutuşmuşken
Gelirdi birileri
Bulurdu yürek yüreği
Son para sigaraya ayırıp sessizce
Saz çalardı
Tel titrer
Mızrap yürekte kanardı
Aynı yoldan dönerdik seninle
Sen olmazdın
Yüreğin benle
Benimki sende
Aynı taşlara basardım
Tanır diye
Aynı türküyü mırıldanırdım Kolej'de
Aynı yalnızlık çökerdi üstüme
Kurtuluş Parkı kuşanırdı kızıl örtüsünü
Kırlangıçlar uçardı gün akşama varmadan
Dururdum
Dururdu gök
Dururdu düşmeye hazır yaprak
Bir sigara yakardım
Başımı göğe kaldırarak
Tüterdi duman
Tüterdim bir zaman
Tutunur giderdim yıldızlara
Farklı değil ya benzer buradaki yalnızlığa
Sürünürdü ayaklarım
Düşerdi gözlerim yere
Bir yaprak düşerdi ellerime
Kim bilir kaç sevgili oturdu altında
Bir çocuk simit yedi mi elinde balonuyla
Kaç kişi terk edildi
Şiir yazıldı mı bir aşka
Düşünen oldu mu benden başka
Sobalar yandığında
Gri bir sis çökerdi Ankara’ya
Cebeci kaybolurdu karanlıkta
Kaybolurduk
Bu yabancı şehirde
Sesimiz yiterdi
Mermerce soğuk akşamda
Üşürdük yüreğimiz kadar
Sevda kokardı sokak
Ucuz şarap
Terlemiş bıyığımızda tütün
Kokardı
O sinsi açlıklarda
Hasret
Gül gibi hani
Kimsesizlikte dikenli
Kanardı yalnızlıkta
Sığınırdık Tevekküller Sokak’a
Tevekkül edip acıya
Kimse anlatmazdı kendini
Bulaşığına king
Eksiksek üç beş sekiz
Kaynayan çay ısıtırdı akşamı
Acırsa az daha şeker
Acırsa az daha sigara
Teypte Ahmet Kaya
Ferhat Tunç
Arif Kemal
Ruhi Su, şayet sarmadan çalışırsa
Düşler yorulurdu şafakta
Yıldızlar sönerken
Yaşardık
Bir gün daha uyanıp da sabaha
Yaşamak denirse adına
Bir kalıp beyaz peynir
Gazete serili masa
Dolmuş kül tablası
Konuşurduk desem yalan
Gülerdik yoksul sabaha inatla
Sığdırmazdı Ankara
Biz direnirdik umutla
Dedim ya bir Ankara hikâyesiydi aşkımız
Zengin olmadık ama
Satın alınmazdı dostluğumuz
Sevdamız oldu yıldızlar bilir
Tanırdı bu şehrin ayazı
Türkümüz oldu hiçbir şey olmadıysa
Bir de birkaç bitmemiş mısra