GEZİ YAZISI
Giriş Tarihi : 31-08-2022 02:57

Bergama Antik Kenti

Yazan: Dilek Tuna Memişoğlu - BERGAMA ANTİK KENTİ

Bergama Antik Kenti

BERGAMA ANTİK KENTİ

Yıllar önce dünyanın yedi harikasından birinin bizim ülkemizde olduğunu öğrendiğimde çocuk aklımla pek bir sevinmiştim.

Bergama’daki Zeus Sunağı'nın parça parça sökülüp, Almanya’daki  bir müzeye götürülüp, orada tekrar kurulduğunu, sergilendiğini duyunca, bir o kadar üzülmüştüm.

Tüm ovayı gören yüksek bir tepenin üzerine kurulu Bergama Antik Kenti'nin bir yanı ormana, ağaçlara, diğer yanı ovaya bakan kıvrımlı dar yollarında ilerlerken, bu duygu gelip yine içime oturuyor.
Yol biraz sorunlu olduğu için, yeni kentten eskisine teleferik yapılmış. 
Biz karavanla çıkmayı tercih ediyoruz ama teleferik yolculuğu da oldukça eğlenceli görünüyor.

Bergama Antik Kenti geniş bir alana yayılmış, Zeus Sunağı'nın boşalan alanı mahzun kalakalmış.  
M.Ö 1000’li yıllarda başlayan Bergama uygarlığının sessiz ama çok şey anlatan sokaklarını adımlıyoruz bir saat boyunca…

Tepenin yamacına kurulmuş, en dik antik tiyatrolardan birini görüp etkileniyoruz. 
Sonra dönüş yolundan kıvrılarak yeni Bergama’ya iniyoruz. 
Ege’nin diğer parlak turistik beldelerine göre, Bergama çok mütevazi, biraz da ihmal edilmiş geliyor bize.
İçinde civardan çıkarılan buluntuların sergilendiği güzel bir müzesi var. 

Küçük bir çarşısı, yemek yiyeceğiniz mekânları...
Açlığımızı bastırmak için bunlardan birine giriyoruz. 
Bir Ege kasabasında, Erzurum döneri ancak bu kadar iyi yapılabilirdi. 
Tadı damağımızda kalıyor. Buz gibi yayık ayranıyla serinliyoruz.

Sonrasında Antik şehirden çıkarılan eserlerin sergilendiği Bergama Müzesi’ni geziyoruz. 
Müzenin biraz arkasında antik dünyanın en önemli sağlık merkezlerinden birinin kalıntıları olduğunu öğreniyoruz. 

Asklepion’u görmeden gitmek istemiyoruz. 
Bir zamanlar  civardaki hastaların deva bulmak için geldikleri bu yer,  huzurlu geliyor bize. 
Hafif bir rüzgâr eşliğinde  incir ve zeytin ağaçlarının yeşili, serinliği içinde geziyoruz. Şifa dağıtan insanların, deva arayan hastaların izini sürüyoruz.
Ağaç yapraklarının hışırtısının yanı sıra, kulağıma şırıl şırıl bir su sesi geliyor geçmişten.
Bir zamanlar buradan şifalı sular akarmış. Hastalar su sesiyle, müzikle, çeşitli tedavi yöntemleriyle tedavi edilirlermiş.
İçinde antik tiyatrosu da olan Asklepion,  en sevdiğim antik kentler arasında yerini alıyor…

Bergama’dan ayrılırken bir kez daha topraklarımızın her yönden ne kadar bereketli olduğuna hayranlık duyuyorum. 
Elimizden giden kültürel  miraslarımız bir kez daha içimi acıtıyor. 
Keşke diyorum, keşke daha çok sahip çıkabilseydik bu berekete, bu güzelliklere…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi