ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 22-05-2024 21:41   Güncelleme : 22-05-2024 21:50

Berceste Hanım / Gamze Aydın

Yazan: Gamze Aydın -BERCESTE HANIM

Berceste Hanım / Gamze Aydın

BERCESTE HANIM
 
Hayallerimin bulutlara takılı kalacağı bir gün daha doğuyor. Hiç yetişemiyorum ki hızlarına. Bir var bir yok, ya çok uzak ya fazla yakın. Dur durak bilmez onlar. Sonu yok, uçsuz bucaksız. Ben tam bir hayalperestim. Ne fiyakalı kelime ama değil mi? Oysa kökeni kimin umrumda. Arapçadır, Farsçadır falan bildiğim yok,  öğrenmeye hevesim de yok. Her insan gibi elbette benim de rutinlerim var olmasına var da, onları azıcık süslemenin kime ne zararı olabilir. Mesela bir akşam yemeği sahnesini attım bile şuan heybeme. Güneş yavaş yavaş çekilir olmuş, etraf huzur sessizliğine bürünmüş ve ben dalıp dalıp gidiyorum gün batımına. Ne hoş hayal değil mi? Peki ya, karşı sandalye neden boş?

Neden olacak! O güneşin batışını seyre dalmayı sevmez de o sebepten. Tanıdığımdan beri gün doğmadan uyanır, biraz oyalanır, ağzına iki lokma belki atar belki atmaz, direkt rutinine koşar. “Hiç mi yorulmazsın be kadın” dersin - tabii içinden - duymaz o yine koşar, lüzumundan fazla koşar. Kimi mi anlatıyorum? Kimi olacak canım, yirmi yıllık yol arkadaşımı, can paremi, karımı; Berceste  Hanımı. O, adının hakkını veren sükuti kişilik ve tam bir işkolik, evet evet adamakıllı işkolik. Söz aramızda bu kelimeye de fazla takıktır. Birinin ağzından yanlışlıkla çıkmaya görsün. Vay efendim iş zaruriymiş keyif lüzumsuzmuş, çalışmak nadideymiş boş boş durmanın nesi elzemmiş falan filan... İşin tuhafı ne biliyor musunuz? Bizim yollarımızın kesişme noktasının bir lunapark oluşu. Fazlasıyla tezat ama bir o kadar romantik başlangıç esasında. Hoş kime sorsak hepsininki bir harika, fazla mucizevi, müthiş romantik ya neyse! Sıcak bir temmuz akşamıydı, cumartesi olmalı. Sahilden başlamış evin yolunu tutmuştum. Sınav sonucumu düşünüyor, hayallerimin soğuk sularda çırpınışını izliyordum. Lise talebesi değildim artık. Ömrümün ilk on sekiz yılını devirmiştim. Büyüyordum, adam oluyor ve ekmeğin artık aslanın midesine indiğine şahit oluyordum. Biraz yorgun, biraz da uykusuz ve çokça da mutsuzdum. Bir anda onu gördüm. İtinayla, hiç görmediğim kadar ciddiyetle lunaparkta bilet kesiyordu. Yakasındaki ismine değdi gözlerim. Susamadım, sordum, oysa sadece hatırdı sorduğum;

-Kolay gelsin, bir bilet lütfen, Berceste Hanım . Nasılsınız?

Kız şaşaladı; bileti düşürdü eğildi aldı, buyrunsuz şekilde sundu, işine döndü sorum da cevapsız kaldı. Kız haklı, bana neydi ki nasıl olduğu. Al bileti kaybol işte ne diye bekliyorsun. Öyle de yaptım, hızlıca kayboldum. Bilet de yandı, yüreğim de. Uyuyana kadar gözlerimi kapadığım an karşıma dikildi. Sadece uyuyana kadarla kalsa iyi. Bir süre günüm de gecem de hep o oldu. Başka bir şey düşünemez, düşleyemez oldum. Çünkü o benim gözümde insanoğlunun en güzeliydi, en harikası, en bercestesiydi. Oysa, dönme dolaba binmek için geç , nasılsın demek için erken davranmıştım. Pes etmedim! Sonraki gün, ondan sonraki gün ve ertesi birçok gün dönme dolap gibi döndüm durdum yanıbaşında. Görmedi, bilmedi ama hissetti mi işte onu da ben bilemedim. Aradan birçok koca yaz geçti. Güneş defalarca doğdu, defalarca battı. Akrep yelkovanı sayamadığım kadar kovaladı. Talebelik bitti, öğretmen çıktım, ardından şark hizmeti, rotasyon derken oradan oraya savruldum. Uzunca süre ona hiç rastgelmedim. Taa ki, namı kendinden önce yürüyen haberi alana denk... Okula yeni bir müdür tayin olmuş. Ama ne müdür! Kök söktüren cinsten, fazla soğuk, inanılmaz kaba, suratsız despotun tekiymiş dediler. Herkeste  abartı bir telaş, onları izlerken bile yoruldum, daha fazla kalamadım, okul bahçesine attım kendimi. Fazla fevri atmış olmalıyım ki, bir çanta, iki kitap ve onlarca kağıt yere yayıldı. Afedersiniz, çok öz… Diyordum ki; 

- Berceste, Berceste Hanım, sen ha…

Aniden başını kaldırdı, gözlerime baktı ve ben sormadan hemen söyledi; 

- İyiyim.

-Yaa demek hatırlıyorsunuz?

Sessiz kaldı, yüzüme bir süre baktı, cevap vermedi. Dağılan malzemelerini hızlıca toplamaya başladık. Biraz bekledikten sonra sordu.

- Beş sene olmuştur değil mi hocam?

-Fazla...

- Günün birinde tekrar karşılaşacağımızı hele ki meslektaş olacağımızı asla tahmin etmezdim.

- Ben de...

Sustuk, arkasını döndü ve seri adımlarla ilerledi. Kara kapıdan girdi. Suskunluğunu tabelası bozdu.
Müdüre Hanım!

 

EditörEditör