BALIK AVI ZAMANLARI
Ersan elindeki yemi olta ucuna takmak için biraz uğraştı. Babasından öğrendiği bayat ekmek içiyle balık avcılığı hayatının şu anda merkezinde yer alıyordu. Islattığı bayat ekmek içinin kıvamı bu sefer biraz cıvık olmuştu. Bu da oltaya takmayı zorlaştırıyordu. Ve suya girince hemen dağılıyordu. Çocukluğunun en güzel anıları hep balık avı zamanlarıydı. Babası ile pazar günleri hiç aksatmadan balık avlamak ile geçerdi.
Hafta içi okuldan sonra tüm ödevlerini yapar, ardından balık avı ile ilgili dergileri okurdu. Cumartesi akşamları heyecanla erkenden yatardı. Çünkü yarın erken kalkıp babasıyla balık avına gidecekti. Diğer arkadaşları top oynayarak geçirirdi pazar günlerini. Onu da defalarca çağırmışlar ama o babasıyla geçirdiği saatleri top oynamaya tercih ederdi.
Genelde sessiz geçerdi saatler. Çünkü balıklar sesten ürküp kaçabilirdi. Babası yüzünde hafif bir gülümsemeyle kıyıda ya da sandalda otururdu. Ersan bir gün dayanamayıp kısık sesle babasına sordu.
- Baba neden gülümsüyorsun? İki saattir buradayız ama bir tane bile balık tutamadık.
Babası aynı gülümsemeyle Ersan’ın başını okşadı. Oğlunun kendisinden aldığı mavi gözlerinin içine sevgiyle bakıyordu.
- Buraya her gelişimizde balık tutmamız şart değil oğlum. Önemli olan birlikte geçirdiğimiz zaman. Balık tutarsak da bu da üzerine ödül oluyor.
- Evet, ama oturup duruyoruz.
- Doğru oturuyoruz. Sessizce ve sabırla. Şimdi sen çocuksun. Enerjin yüksek. Benim yaşıma geldiğinde daha net anlayacaksın. Sabır en büyük erdemdir. Herkes istediği şeylere hemen ulaşmak ister. Halbuki her şey olması gerektiği zamanda ve olması gerektiği yerde olacaktır. Sabır edersen istediğin şeylere en doğru ve güzel şekilde kavuşursun. Bu arada şimdi sabır denizinde yüzerken seninle birlikte olmaktan çok mutluyum. İşte bu yüzden gülümsüyorum. Balık tutmuşum, tutmamışım umurumda değil.
Ersan yedek getirdiği bayat ekmek içlerini torbadan çıkardı. Bu sefer katı hamur kıvamında bir yem oluşturdu. Hamuru oltanın iğnesine yuvarlayarak taktı. Biraz fazla büyük yem olduğunu anlayınca kenarından bir parça kopararak tekrar yuvarlayıp iğneye taktı. Oltayı kaldırıp, doğru açıya getirdi. Ve sakin bir savurma hareketi yaparak suya gönderdi. Yem dibe doğru inerken oltayı hafif hareketlerle titretiyor ve yemin hareket etmesini sağlıyordu. Şimdi babasının bahsettiği sabır kısmı gelmişti. Ellerini balıkçı pantolonuna sildi.
Balıkçı şapkasının önünü hafif yukarı kaldırdı. Oltayı sabitledi. Ve başını kaldırıp çevresini seyretmeye başladı. Tam karşı kıyıdaki kurumuş ağacı seyrederken o ağacın her zaman aynı yerde olduğunu, zamanla eğilip büküldüğünü hatırladı. Babasıyla ilk buraya gelmeye başladıklarında bu ağaç daha cılız bir fidandı. Yıllar geçtikçe bu fidan ağaç olmuş, mevsimine göre yeşil, sarı yapraklar çıkarmış ve dökmüştü. Ersan kaç kere balık avlarken bu muhteşem doğa içinde sessizlikle bu ağacı seyretmişti.
Şimdi babası onunla değildi. Ersan geçmişin anılarını hatırlarken yüzünde aynı babasının gülümsemesi ile balık avlıyordu. Bir gün gelecek kendi oğlu büyüyecek ve onunla birlikte aynı gülümseme ile balık avlayacaktı.
Editör : Nevin Bahtışen