ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 02-10-2023 19:00

Bağ Bozumu / Yusuf Sarıkaya

Yazan: Yusuf Sarıkaya -BAĞ BOZUMU

Bağ Bozumu / Yusuf Sarıkaya

BAĞ BOZUMU

Vaiz Efendi Cuma vaazında köylülerine epey serzenişte bulundu. Amacı viraneye dönen bağ ve bahçelerine bakım yapmalarını tavsiye etmekti. Sözü çocukluk günlerine getirdi ve başladı konuşmaya:
- Değerli cemaat! Güz dönemleri okullar açılınca bağlara koşar ve yapraklara arsında saklanıp kalan üzümleri toplar afiyetle yerdik. Bir küçük pıta üzüm (Salkımın küçüğü) buldu mu dünyalar bizim olurdu. Sizler hepiniz bunu yaşadınız değil mi?”

Cemaat başlarını öne eğmiş çıt çıkmıyordu. Suçluydular çünkü. Ecdattan kalma bağ ve bahçeleri tarumar etmişler. Kimse bağ bahçe ile ilgilenmiyordu. Yaşlılar iş yapamıyor. Gençler de önemsemiyordu. Bozuk bir mantıkla; “Aman kim ilgilenecek bununla, param var alırım bir kasa üzüm bana yeter.” diyorlardı namaz dışında.

Vaiz Efendi konuşmasına ayet hadislerle devam etti. Kendi el emeği ile kazanılanın daha hayırlı olduğundan, şükretmenin öneminden, paylaşmanın değerinden, çalışmanın kıymetinden deliller getiriyor ve konuşuyordu:
-Kardeşlerim! Dedelerimiz yok yoksulluk içinde bağ bahçe yetiştirdiler. Koruyup kolladılar. Ağaç diktiler. Meyve sebze yetiştirdiler. Bunları canlı ve diri tutmak hepimizin görevi değil mi? Onların  diktiği kavakları, söğütleri kesip satıyorsunuz. Yerine bir tane ağaç dikmiyorsunuz. Bari yerinden çıkan ışkınları koruyun yahu. Çorak mevkiinden başlayıp Ak köprü Mevkiine kadar neredeyse beş kilometrelik vadi iki taraflı bağ bahçe idi ne oldu bunlara? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Davarların, sığırların, kedi köpeklerin mekânları haline geldi. Birkaç sahip çıkanınız var onların da koruyacak imkânları yok. Nereye varacak bunu sonu? diye söyledi durdu.

Vaiz Efendi, çocukluk günlerine döndü. Kendi kendine hayalinde canlandırdı o günleri. Okul çıkışında hâlâsının kızı, teyzesinin kızı, amcasının oğluyla güz mevsiminde öğle arasında bağlara nasıl da koştuklarını hayal etti. Bağa ulaştıklarında kütüklerin arasına nasıl daldıklarını, yaprakların arasına saklanmış üzümleri bulunca da nasıl birbirine avazları çıktığı kadar bağırdıkları hayal dünyasında canlandı. Böylece de kısa bir süre hayal dünyasına dalarak cemaatten koptu. Hayal ettiği arkadaşlarından birisi: 
- Bak ben mis üzümü bulduuum! Diye bağırdı. 
Diğeri:
-Ben de gül üzümü bulduuum! Diye koştu teyzesinin oğlunun yanına.
Ötekisi:
-Ben de dirmit üzümü bulduuum! Diyerek koştu arkadaşlarına.
Topladıkları üzümleri bir araya getirdiler.

Bostandan domates, soğan alıp güzel bir salata yapıp üzümü de katık yaparak yufka ekmekle afiyetle yediler. Allah’a şükredip sofradan kalktılar. Sonra aralarında bağlarında yetişen diğer üzümleri ne olduğunu konuştular. Başladılar saymaya; "Çavuş üzümü, taş üzümü, siyah üzüm, gelinparmağı, öküzgözü, bulut üzümü…"

Okul saati yaklaşınca da el ele tutuşup okulun yolunu tuttular. Dedelerine, babalarına teşekkür ederek sevinçle ve mutluluk içinde sınıflarına girdiler. Az sonra derslerine giren öğretmenlerine bağ bozumunda yaptıklarını anlattılar. Öğretmenleri arkadaşlarını alkışlamalarını söyledi.

Sınıfça arkadaşlarını alkışlamaya başladılar… 
Vaiz Efendi daldığı hayal dünyasından hayalinde canlandırdığı alkışla gerçek dünyasına döndüğünde hala kürsüde olduğunu hatırladı. Kendine geldi ve mahzun bir şekilde kürsüden indi. Çünkü köyü çölleşiyor, ağaçlar kesiliyor yerine yenisi dikilmiyordu. Bakmadıkları bağlardan üzüm bekleyenlerin haline şaşıyordu. 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi