ANI
Giriş Tarihi : 15-06-2025 15:51   Güncelleme : 15-06-2025 23:26

Babamın Gölgesi / Şadan Köse

Yazan: Şadan Köse -BABAMIN GÖLGESİ

Babamın Gölgesi / Şadan Köse

BABAMIN GÖLGESİ

Gözlerimi kapattığımda bile babamın silüeti önümde beliriyor; rüzgârlı bir akşamüstünde, hafifçe savrulan perdelerin ardında kalmış bir hatıra gibi…

Bir zamanlar omuz omuza durduğumuz o günler, şimdi gökyüzünün derinliklerinde kaybolmuş bir yıldız gibi uzak…Geceleri yıldızlara bakarken onu arıyor gözlerim; bazen bir yıldızın parıltısında bazen hafif bir meltemin esintisinde hissediyorum varlığını.

Söylemek isteyip de söyleyemediğim o kadar çok şey var ki… İçimde biriken sözcükler, kalbimde çarpan keşkelerle bir araya gelip ağır bir yük gibi oturuyor yüreğime. Düşüncelerim geçmişin sokaklarında dolaşırken onun sesiyle yankılanıyor anılar.

Babam… Her zaman sağlam bir kaya gibiydi; ne fırtınalar ne de kırgınlıklar onu sarsabilirdi. Derin bir okyanus gibi sessiz ama kudretliydi. Belki cebinde bir diploma yoktu, ama ruhunda bin kitaplık bir bilgelik taşırdı. Sevgiyi öğretirdi sessizce elleriyle. Demokrasiyi bir sofrada, sade bir çayın yanında anlatırdı; insan olmanın inceliklerini gözleriyle aktarıp, yüreğimizde iz bırakırdı.

Her zaman önce düşünür, sonra konuşurdu. Kelimeleri seçerken öyle titizdi ki bazen bir suskunluğu bile ciltler dolusu kitap gibi anlam yüklü olurdu. Gerçeklerden hiç ödün vermezdi. Onun sessiz duruşu bile bir duruştu; bir duruşun nasıl sessizce haykırabileceğini babamdan öğrendim ben.

Bir akşamüstüydü… Güneş, dağların ardında kızıllığını yitirirken babam elinde ciltleri yıpranmış bir kitapla bana doğru yürüyordu. Üzerindeki yeleği biraz eskimişti; ama gözleri her zamanki gibi ışıldıyordu.

“Bu kitap…” dedi nazik bir sesle, “Senin için çok özel olacak.”

O kitabın sayfalarını birlikte çevirdik. Her satırda bir yaşam dersi vardı. Babamın sesi, kelimelere can veriyordu.

“Unutma.” dedi, “Dürüstlük en büyük zenginliktir. Sevgi ise… Paylaştıkça büyüyen bir hazine...”

İşte o an, kelimelerin gerçek anlamını öğrendim. Sevgi sadece hissetmek değil, yaşamaktı.

Bir bahar sabahı  güneş henüz doğarken bahçede babamı gördüm. Elinde çapa, toprağı sevgiyle kazıyordu. Kuşlar şarkı söylüyor, sabah serinliği toprak kokusuyla karışıyordu. Göz göze geldiğimizde, yüzündeki gülümseme bana en güvenli limanı sundu.

“Bugün seninle ağaç dikeceğiz.” dedi.

Sesinde heyecan vardı, gözlerinde geleceğe dair bir umut… 

Minik ellerimle toprağı kazdım. Babamla birlikte diktiğimiz o fidanlar şimdi göğe uzanıyor. Her mevsim başka bir hikâye anlatıyorlar bana. Yapraklarının hışırtısında babamın sesini, gövdelerindeki çatlaklarda yaşamın izlerini duyuyorum.

Ama en çok, o kış sabahı… Elektrikler gitmişti, evin içi gaz lambasının cılız ışığı ile aydınlanmaya çalışıyordu. Sobanın başında oturuyorduk, battaniyelere sarınmış. Dışarıda tipi vardı. Annem telaşla çorba kaynatırken, babam eski bir radyoyu kurcalıyordu. Sonra gözlerini bana çevirdi ve gülümsedi.

“Elini ver.” dedi, “Üşümüşsündür.”

Elimi ellerinin arasına aldı. Avuçları çatlamıştı ama sıcacıktı.

“Hayatta bazen yalnızca bir el yeter.” dedi. “O el senin yolunu aydınlatır, seni hayatta tutar.”

O an, ne soba ne battaniye… sadece onun elleriydi içimi ısıtan.

Şimdi her “Merhaba”da, her “Nasılsın?”da, babamın sesi çınlıyor kulaklarımda.

Onun bıraktığı izler, toprakta yeşeren ağaçlar kadar gerçek; kalbimde filizlenen sevgi ve bilgelik kadar kutsal.

Babamın yaşamı, sevgiyle örülmüş bir kitap gibiydi. Her sayfasında derin bir anlam, her satırında yaşamın özü vardı. 

Artık biliyorum… Sevgi, en güçlü bağdır. Ve babamın sevgisi, sözcüklere sığmaz belki ama kalbimde sonsuzluk kadar yer kaplar.

***

TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE  KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz.

Editör:Deniz İmre

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi