MEKTUP
Giriş Tarihi : 23-02-2023 15:31   Güncelleme : 23-02-2023 15:43

Ah Çocuk!

Yazan: Yusuf Sarıkaya -AH ÇOCUK!

Ah Çocuk!

AH ÇOCUK!

Kahramanmaraş depremi üzerine çocukça hislerim.

Biliyorum ne desem yüreğini dindiremem çocuk.

Babasızlık, annesizlik nedir iyi bilirim çocuk. 

Başını okşayan olsa da o elin öz annene ve babana ait olmadığını bilirsin çocuk.

Hangi yaşta olursan ol bu acıyı derinden hissedersin çocuk.

Bayram harçlıkların belki çok olacak ama bunu sana veren el sana yetimliğini unutturmayacak çocuk.

O gece! Ah o gece! Seni itina ile yatıran annen, başını okşayarak yatağına gönderen baban olmayacak çocuk.

Herkes, devlet, millet herkes sana kol kanat gerecek, bir tane değil herkes sana anne ve baba olmak için çırpınacak ama sen yine de bazen azarlasa ve ceza verse de öz annem ve babam diye özlem duyacaksın çocuk.

Hani o gece senin üzerine o zalim kolonlar gelmesin diye kapaklanan annen ve baban var ya onlar seni canlarından çok seviyorlardı çocuk.

Hani yıkıntıların arasında kuzuma bir şey olmasın diye seni emziren annen var ya senin için tonlarca yükü sırtında taşıdı canı pahasına çocuk.

Sen öldüğün için gözleri kan çanağına dönen “Ah ben ölseydim!” diye feryat eden senin annen ve babandır çocuk.

Deprem altında ölmüş olduğun halde elini bırakmayan sonra da; “ Allah emanetini aldı” diye tevekkül eden babandır çocuk.

Sen ağladığında tüm kâinat gözyaşı döker çocuk.

Ağlamanın hiç yakışmadığı canlı sensin çocuk.

Çünkü gülen ve güldüren, dünyanın güzel hazinesi sensin çocuk.

Bir kısmınıza göçük altında çorba içirdiler, melektiniz, melekler size hizmet etti çocuk.

Bir kısmınız günlerce aç ve susuz kalarak sağlıklı çıkarak tıp dünyasın aciz bıraktınız mucize oldunuz çocuk.

Adını bile söyleyecek yaşta değilsin belki ama gözlerinden anlıyorum ne dediğini çocuk.

Bu depremde çok canlarımız gitti, bir kısmınız cennet güvercini oldu çocuk.

Bazılarınızı da Allah bize bağışladı, annene veya babana bağışladı çocuk.

Tamahkârlığımızın, dünyaya fazla bağlanmamızın, çok kazanma hırsımızın kurbanı oldunuz çocuk.

Ben bunları yedi sekiz yaşlarımda iken tattım sizler gibi çocuk.

Bayramlarda kucağına koşup atlayacağım baba aradım çocuk.

Elimden tutup bayram namazına, Cuma namazına götüren bir el, baba eli aradım ama bulamadım çocuk.

Ama olsun, En Sevgilimiz, Peygamberimiz de yetim ve öksüz büyüdü çocuk.

Tüm yetim çocukların babası Peygamberimiz idi biliyor musun çocuk.

Peygamberimiz, bir bayram günü arkadaşları ile oyuna katılmayan üzüntülü Beşir’e ne demişti hatırlayalım çocuk.

“Ben senin baban Ayşe de annen olsun istemez misin?” demişti çocuk.

“Ben ve yetime kol kanat olan cennette böyle yan yana olacağız “ diyerek işaret ve orta parmağını birleştirmişti çocuk.

“En güzel ev içinde yetim olan ve yetime güzel davranılan ev” olduğunu ilan etmişti Kutlu Nebi, çocuk.

Tasalanma nur yüzlülerimiz, gam etmeyin, sizi mutlu etmek hem Devletimin hem de Milletimizin görevidir çocuk.

Senin başını şefkatle okşayan elin her dokunduğu tüye büyük mükâfatlar müjdeliyor Kutlu Peygamber, çocuk.

Evet, yukarıda içlenerek söylediklerim sizi üzmesin çocuk.

Çünkü siz hepimize Allah’ın emanetisiniz çocuk.

Ben de yetim büyüdüm, ben o zaman sizler kadar imkâna sahip olamadım çocuk.

Allah bana öyle lütuflarda bulundu ki size tarif edemem çocuk.

Allah karşıma birilerini çıkardı, okuttu, Devletim okuttu, öğretmen oldum çok öğrenci yetiştirdim çocuk.

Sizler daha iyilerini yapacaksınız, buna inanıyorum çocuk.

Bu yaşta büyük imtihanlara tutuldunuz, bu sınavları başarı ile geçeceksiniz çocuk.

Allah böyle afetler bir daha vermesin diye dua edin çocuk.

Dualarınızda göçük altıda kalan kardeşlerimize rahmetler dileyin çocuk.

Masum ellerinizi semaya kaldırın Allah boş çevirmeyecektir çocuk.

Biz büyükler suçluyuz, dua ediyoruz ama duaya yüzümüz yok çocuk.

Bize de dua edin emi, ne olur çocuk.

Büyüklerinize, bize deyin ki çocuk:
“Amcalar, abiler, bazılarımız çok zengindi, durumu iyiydi, mutlu bir yuvamız, arabamız, birikmiş paramız da vardı, saniyeler içinde hepsi yok oldu. Kimimizin hiçbir yakını kalmadı, yetim olduk, öksüz olduk, evlerden ayakkabımızı bile alıp çıkamadık. Ne olur herkes üzerine düşeni eksiksiz yapsın. Dünya hırsı gözünüzü bürümesin. Çok kazanma hırsıyla Allah’ın yeryüzüne koyduğu yasalara kafa tutmayın. Az kazanın, işinizi sağlam yapın, helal kazanın. Hak yemeyin.  Yanlışa göz yummayın. Devletimiz ve halkımız imdadımıza yetişti. Maddi yaralarımızı sarmak için olanca gücüyle çalışıyor. Ama ölen canları geri getirebilir mi? Biz bu çetin sınava tabi tutulduk. Bari bizden sonra gelecek kardeşlerimizi düşünün ne olur!”

Artık dua vakti, artık tevekkül vakti, artık bir olma vakti, artık dayanışma vakti. Şu an artık yaraları sarma vaktidir çocuk.

Çok konuştum. Sizi anlatmam çok zor. Öpüyorum yanaklarınızdan cennet çiçekleri.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi