AĞAÇLAR DA AĞLAR
Neden yüksek yüksek binalarda oturmayı tercih edip ormanlara, yeşilliğe, ağaçlara kaçıyoruz?
Aslında istenilseydi müstakil evler sığar da artardı ülkemizde.
Çok yaprak döküyor, gölge yapıyor diye evinin önündeki ağacı kesenlere diyorumki ! Siz çok konuşuyorsunuz diye dilinizi bağlamıyoruz, varlığınız rahatsız ediyor diye ağaç gibi muamele yapmıyoruz.
Nasıl ki sizin mevsimi geldiğinde saçlarınız dökülür, ağaçlar da zamanı gelince döker, kendilerinin kirlettikleri çevreyi temizlemekten aciz insanlar yaprak mı temizleyecek.
İnsan kendini huzurlu hissettiği yerde kalmak istediğinde zahmeti düşünmez.
Ağaçlar, ruhumuzun dilinden anlayan en vefalı dostlar. Bakmayın öyle cansız gibi durduğuna, bir yere gidemiyor diye habersiz sanmayın her şeyden.
Her yaprağı binbir zahmetle tomurcuklandı dalında, dalları hep duada ve kucak açar insanlara.
Rüzgârın nefesiyle haber gönderir, selâm gönderir uzaklara.
Köklerini öyle sarar ki ”Burası benim yurdum, evim.” der gibi tutunur doğduğu, beslediği toprağa. Ama insan öyle değil!
Söke söke koparır sarıldığı topraktan, belini kırar, kollarını keser.
Ağaçlar da ağlar, insanlar gibi, ormanlar ciğerimiz, gökyüzü gözümüz, dağlar yüreğimiz, toprak kalbimiz. Kaybettikçe biz de ölüyoruz.
Yaşamak için doğayla dostluğumuzu sağlam tutalım.