YALNIZLIK SOKAĞI
Adım gibi bilirim,
Her adımı hüzün kokan bu yalnızlık sokağını.
Başıboş, aylak, tutuk adımlarımdan tanır beni kaldırım taşları
Eski bir dost gibi selamlar her sabah zifti yalnızlığımı
Hoş geldin bu sokağın sabıkalısı,
Yine mi sen, der gibi bakışlar
Her adımda saçma sapan sorular, sorular...
Film şeridi gibi geçer zihnimin tünelinden
Gelenler, gidenler, haksızlıklar,
Deva bulmazlıklar, vefasızlıklar...
Yürürüm, yürüdükçe ağırlaşır kederim
Yüreğimde pişmanlıklar, keşke'ler, imkansızlıklar...
Küfürler yağdırırız bedelini ağır ödediğimiz hayatlarımıza
Bu dünyaya kafa tutarız birlikte
Bir tekme atarım yol kenarındaki taşa
Hıncımı alasıya, bir tekme, bir tekme daha
Konuşuruz saatlerce...
Kimseler bilmez,
Kaç mezar taşı var içimde gidenlerden nişane.
Birlikte kurarız idam sehpasını
Asarız, keseriz, gömeriz
Değirmen taşı misali öğütür de öğütür,
İçimde biriken ne varsa...
Dinler sessizce, ses etmez, sır vermez
Bir insan nasıl, niçin yalnızlığa mahkum eder kendini
Neden sırtını döner sahte kalabalıklara
Bir o bilir, bir de ben
Gün gelir birlikte seviniriz, kaldırım kenarında açan bir kır papatyasına.
Gün gelir birlikte ağlarız, yüreğimizden uğurlayamadıklarımıza.
Ah benim metruk, yenik, kırgın hayallerim!
Boşa aldanışlarım, yıldızlarda asılı kalmış umutlarım
Yüreğimin kör kuyularına saldığım sevdalarım!
Kim derdi ki bir gün yüreğimin küllerini yollara savuracağım
Ve kim derdi ki sizi bir gün
Bir kaldırım taşına bırakıp buralardan gideceğim...