SIRÇASIZ KÖŞK
Gün ağarmasa diyorum çoğu zaman.
Doğmasa güneş, aydınlanmasa,
Zifirinde kalsa gecenin.
Görmesem hiçbir şey,
Kaybolsa güne dair gölgeler.
Sırçasız köşkte masum düşünceler...
Gözlerimi kapatıp dinlesem karanlığı,
Düşlesem çocukluk suskunluklarımı;
Bir ben, bir de çöktüğüm o köşe başı...
Yaşayamadığım saf temiz sanrılarımı,
İçinde kaybolduğum gecekondu anılarımı.
Sırçasız köşkte umutlarımı...
Savrulan hayallerimdi, bu tenha mahallede.
Üç beş ev, üstünde kiremitler derme çatma,
Yağınca yağmur, koşarız evin içinde,
Bir o yana, bir bu yana...
Elimizde bir tas, savaşırız damlalarla.
Katar hüzünlü izleri çocukluğuma.
Sırçasız köşkte yavanlarıma.
Küçüktük, yoktu hiçbir şeyden haberimiz.
Olmadı hiç üç tekerlekli bisikletimiz.
Eskimiş bulutlardaydı pamuk şekerlerimiz.
Tek pantolondu sadece giydiğimiz,
Yatağın altına koyarak ütülediğimiz.
Yine de sevinç, mutluluk doluydu yüreklerimiz.
Sırçasız köşkte umuttu geleceğimiz.
Küçüktü beklentiler, istekler,
Mutluluğun en büyüğüydü;
Azıcık daha uyumak için sabahları,
Anneden alınan izinler
Ve sobanın üzerinde, nar gibi kızarmış,
Yağlı ekmekler...
Sırçasız köşkte bitmezdi sevgiler.