SEKİZİNCİ KOĞUŞ
Sekiz kişilik bir koğuştu bizimkisi
Kendimi hatırladığım zamanlarda
Sekiz kişi bir koğuşta
Annemin olmazsa olmazı emektar yoldaşı zavallı radyo
Tepesine yediği son darbenin sesiyle uyanırdık sabahları
Dinlememe gibi şansımız hiç yoktu
Uzun bir uğraştan sonra
Gümbür gümbür şakırdı Safiye Ayla
"Sakın dokunmayın" tembihi gelirdi peşinden
Değil dokunmak, yakınından geçmek bile yasaktı
Bir sürü işi vardı yapılacak
Önce bizi giydirecek
Sonra;
Yemek, temizlik, çamaşır, bulaşık, ütü
Radyoda Türk Sanat Müziği çaladursun
Kara önlüğüme,
Bembeyaz kolalı yakalığımı takarken annem
Dilinden düşmeyen o türküye
Eşlik ederdim sessiz ve inceden
Yari İstanbul'u mesken tutacak
Görecek güzelleri onu unutacak
"İçim İstanbul'du dışım İstanbul
Evvelden aşinaydım ben sana ey güzel İstanbul!“
Sekizinci koğuşun penceresi yola bakardı
Pencere önündeyse şilteleri puf puf kabartılmış sedir vardı
O sedirde biz, koğuş ağasının gelmesini beklerdik
Ve... Akşam ezanıyla
Üç kez vurulunca kapının tokmağına
Koğuş yaş sırasına göre içtimaya hazır olur
Adabınca sofraya oturulurdu
Hısım akraba dost ziyaretleri yapılırdı akşamları
Taze kavrulmuş ay çekirdeği, tahinli pideler
Ve... Tam deminde ikram edilen çaylar, olmazsa olmazdı
Ağzım açık dinlediğim sohbetlerini çok severdim
En çok da Atatürk'ten bahsederken babam
Herkes sussun, o konuşsun isterdim
Şimdi düşünüyorum da
O da severdi bizi içinden, bize belli etmeden
Severdi, kız erkek ayrımı gözetmeden
Komutanın askerini sevmesi gibi mesafeliydi bize
Hep aynı disiplin, aynı duruş, aynı rütbe
Şımarmak vardı ya sonunda
Ne çok içine alırdı sevgisinin, ne de çok dışında bırakırdı bizi
Üst katta ev sahibemiz
Alt katta bize ait bahçemiz
İki katlıydı ya evimiz, sanki gökdelendi gözümde
Hatta havuzumuz da vardı bahçemizde, büyükçe bir leğenden
İçinde köpük köpük oynardık
Çamaşırları sabunlu suya basmadan annem
Biz çok mutluyduk halimizden
Biraz peynir biraz da ekmek kaçırdık mı evden
Serdik mi kilimi çardağın altına
Kırdık mı tek yumrukla soğanı kütür kütür
Denize nazır beş yıldızlı otel tadında eserdik püfür püfür
Fazla estirdiğimizde,
Üst kattan bir kova suyu boşalttı mı komşu anne
Çil yavrusu gibi dağılırdık evlerimize
Yoksulluk vardı, yokluk yoktu
Varsa da biz bilmezdik yokluğu
Bizde varsa komşuda yoktu
Komşuda varsa bizde yoktu
Paylaşmayı bilirdik de
Yok olan bir şeyi istemeyi bilmezdik
Bilmezdim neden şeker yoktu, nedendi ekmek kuyruğu
Neden okulun yemekhanesinde ismimin okunduğunu
Bilmezdim o zamanlar tüm gerçeklerin nedenindeki gizini
Büyüdüm ben,
İçimde koskocaman keşkelerle
Aralarına ayraç koyduğum ömrümün sayfalarına
Büyüdüğümde tekrar tekrar döneceğimi bile bile
Şimdi yerinde yeller esen Sekizinci Koğuş’tan geriye
Ayrılık kaldı, gurbet kaldı, hasret kaldı...
Hatırladıkça tazelenirmiş hatıralar
Meğer hayat bize sunulan en değerli kitapmış
Çevirirken yaşadıklarımı sayfa sayfa
Bilmediklerim yanında bildiklerim hiç kaldı
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz