EDEBİ DUALİTE
Giriş Tarihi : 10-04-2025 22:43   Güncelleme : 10-04-2025 23:09

Öfkenin Sessizliğinde - Nefes / Hüseyin Uyar & Dr. Özlem Demir

Yazanlar: Hüseyin Uyar & Dr. Özlem Demir: ÖFKENİN SESSİZLİĞİNDE / NEFES

Öfkenin Sessizliğinde - Nefes / Hüseyin Uyar & Dr. Özlem Demir

ÖFKENİN SESSİZLİĞİNDE-NEFES

ÖFKENİN SESSİZLİĞİNDE

Berbat ve sinir bozucu bir günü geride bırakmış olmanın rahatlığını hissediyor olsa da, her şey yarın kaldığı yerden devam edecekti. Hem öfkesini bir türlü dindiremiyor hem de “Neyse ki kimseye bir şey olmamış.” diye kendini teselli etmeye çalışıyordu.

“Ah! Başka şeyler düşünmeliyim. Bütün olanları iş yerinde bırakmalıyım.” dedikçe daha çok düşünüyor, zihninde tuhaf görüntüler oluşmaya devam ediyordu… İş yerinde şoförlerden biri kaza yapmış. Şoför, sorumlu olduğu kamyonun bakımını zamanında yaptırmadığı için fren patlamış ve kontrolsüz olarak sürüklenen araç, kum tümseğine çarparak durdurulabilmiş. Şehrin kenar mahallelerinden birine yakın yol güzergâhında olan bu kazada neyse ki kimseye bir şey olmamış…

Kazadan sonra yanına getirilen şoför, olayı anlattı… Kendi de bahsi geçen güzergâhı biliyordu. Birden kum yığınının az ilerisindeki okul gözünün önüne geldi… Zihninde oluşan görüntünün esiri olmuş, öfkesi kendini boğmaya başlamıştı…

Okulun bahçesinden kaçan topun peşinden sokağa fırlayan çocuk, perişan aile, cenaze töreni ve devamı… Aslında var olmayan bu görüntüler istem dışı olarak ruhunu en şiddetli şekilde tetiklemişti.

“Böyle bir sorumsuzluğu nasıl yaparsın?” dediğini hatırlıyor ve sonrasını hatırlamıyordu. Kontrolü kaybetmiş, şoföre saldırmış ve epeyce hırpalamış. Çevredekiler kendisini sakinleştirip, şoförü de ortamdan uzaklaştırmışlar ve bir bardak su vermişler. Suyu içince biraz olsun kendine gelmişti… Aslında disiplinli bir yönetici olarak bilindiği için bu kadar büyük tepkiyi kimse beklememişti.

Daha sonra ofiste bulunan kameralardan olanları izleyince kendi de şaşırdı. Üstelik şoföre “Senin gibi bir pisliği öldüreceğim…” gibi başka sözler de söylemiş ama sonrasında ne sözlerini ne de yaptıklarını hatırlamamıştı… Tereddütsüz şekilde şoförün işine son verdi.

Akşama doğru şoförün kendisi ile konuşmak için geldiğini söylediler.

“Gelsin.” dedi.

Tekrar karşısında görünce yine öfkesinin boğazına gelmeye başladığını hissetti. Ama bu sefer kontrolünü kaybetmedi.

“Ağabey, çok pişmanım. Çoluğum çocuğum var. Beni işten atmayın. Yaptığımın farkındayım ve yemin olsun ki bir daha böyle bir hata yapmayacağım.”

“Demek çocuğun var. Ulan sorumsuz herif! Gün içinde senin gibi başka bir sorumsuz yüzünden çocuğunun başına bir şey gelse ne hissedersin?” diyerek oturduğu yerden kalktı ve şoföre doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı.

“Ağabey, ömrümden ömür gitti, affet.” dedi. Şoförün tedirginliğinin arttığı yüzünden okunuyordu.

Oturduğu sandalyede çaresiz gözlerle kendine bakan şoförün bu durumu karşısında biraz daha sakinleşti. Şoförü tekrar işe aldı ama çok sert ve kararlı bir ses tonuyla “Eğer bir daha böyle bir hata yaparsan, yemin ederim seni kendi ellerimle öldüreceğim. Şimdi görevinin başına dön ve bir süre gözüme görünme.” dedi ve geri dönerek masasına doğru yürüdü.

Ortamın biraz daha sakinleştiğini gören şoför, “Ağabey zaten öldürüyordun.” diye şaka yapmaya çalıştıysa da, pek etkili olamadı...

Şoför ve diğerleri odadan çıkınca yalnız kaldı. Oturduğu koltuğunda geriye doğru yaslandı ve bir süre düşündü. Çocuklar konusunda bu kadar hassas olması ve öfkeden kontrolünü kaybediyor hale gelmesi normal miydi?

İşte böyle bir günün ardından yüklenmiş olduğu negatifliği eve taşımamak için yol boyunca epeyce çaba harcadı. Neyse ki karısının bu olanlardan haberi yoktu. Hele o, ofisteki kamera görüntülerini görse, öfke kontrolü olmadığı, bununla ilgili tedavi olması gerektiği gibi bir sürü şeyi mutlaka söylerdi. Kendi de bunu bildiği için, olanlardan bahsetmeyecek ve gereksiz yere biricik karısını endişelendirmeyecekti...

Arabasını sitenin otoparkına park etti. Henüz tam olarak sakinleşememiş olduğunu düşündüğü için eve çıkmadı. Biraz yürümek istedi, belki havası değişir ve normalleşebilirdi. İki sokak ötedeki çiçekçiye uğrayıp, bir buket yaptırmayı ve biraz daha ilerideki dükkândan bir yaşına gelmek üzere olan oğlu için bir oyuncak almayı düşündü. Öyle de yaptı.

Yolda yürürken, yanından geçen arabadaki gençlerin gürültülü müzik dinlemesine, çiçekçinin yavaş hareketlerine, dükkândaki görevlinin henüz bir yaşına gelmemiş çocuk için oyuncak tavsiye edemeyişine ve daha başka şeylere de öfkelendi. En sonunda evine yaklaşırken, karısının bazen söylediği “Şu öfkenle ilgili bir uzmana görün artık. Kendine yazık ediyorsun.” demesini düşündü. Acaba haklı olabilir miydi?

Neyse ki bütün olanlara rağmen, kazasız belasız bir gün daha geçti. Her şeyi dışarıda bırakabilme gayreti ile evine girdi ve karısının “Hoş geldin.” diyen gülen yüzü ile karşılaştı.

Bir süre, yatağında uyuyan oğlunu seyretti. Bir tarafta zihninin ürettiği görüntüler diğer tarafta baş etmeye çalıştığı öfkesi ve “yeryüzündeki cennetim” dediği ailesi… Neyse ki bazı şeyleri sadece içinde yaşıyor, karısına hiçbir şey hissettirmediğini düşünüyor ve bu düşünce onu rahatlatıyordu.

Mutfakta hazırlık yapan karısının yanına gitti ve arkasından sarıldı. Daha sonra yemek masasındaki sandalyeye oturdu. Aynı anda karısı da yanına gelerek oturdu ve “Günün nasıl geçti hayatım?” dedi.
“Hiç! Öyle sıradan bir gün, geldi geçti işte…”

NEFES

Yüzüne gölge düşmüş, sevdiceğim nedendir?
Kaybolmuş gözlerinin coşkulu ifadesi
Aynalar mı küskün sana?
Yoksa sen mi dargınsın sokaklara?

Gül biraz!
Çınlat kahkahanla yüreğimi
Göklere uzansın mavi
Avuçlarımızdan dingin bir türkü uzansın geceye sereserpe…

Başımdaki ağrının sebebi de sen, ilacı da!
Var git, bırak öfkeni suskun kayıklara
Parçalansın içinde, korktuğun ne varsa
Senden bir tek geriye
Bir tek geriye
Tertemiz yüreğin kalsın.
O da sarsın, sarmalasın…

Yalnızlığın ıssız, soğuk yüzünden
Sığınmıştım yüreğinin sıcağına
Yüreğin mi soğudu?
Söyle ne oldu sana?
Anlamsız öfkelerin boğuyor nefeslerimi
Karanlık ekliyor gecenin zifirisine,
Yalnızlığıma yalnızlık.

Hadi gül biraz,
Çınlat kahkahanla yüreğimi
Göklere uzansın mavi
Avuçlarımızdan dingin bir türkü uzansın geceye sereserpe…

Derdim de sen, dermanım da
Görmez misin hâlâ?
Hadi gül!
Gül ki, söksün şafağı sevdanın
Dağılsın karanlığı dünyanın
Gül ki; yer, gök aşka boyansın
Bağrımın üryan yalnızlığı
Sevdan ile uyansın…

***

TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE  KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz


 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi