MODERN MİTLER VE PUTLAR
Modern siyaset, çoğunlukla göz boyayıcı bir illüzyon sanatına dönüşmüştür. Bu yanıltıcı oyunun merkezinde, kitleleri manipüle etmek ve kontrol altında tutmak için özenle örülmüş "mitler" yer alır. İktidarlarını korumak ve güçlerini pekiştirmek isteyenler, bu mitleri ustaca kullanarak halkı gerçeklerden uzaklaştırır ve "putlar"a yönlendirir.
Bu mitler, aklı örten, hakikati çarpıtan ve sahte vaatlerle süslenmiş parlak yalanlardan ibarettir. Tıpkı cahiliye döneminde Lat, Menat ve Uzza gibi putlara tapıldığı gibi; günümüz insanı da kendisine sunulan bu yeni putların önünde eğilmekten geri kalmaz. Bu putlar, karizmatik bir lider, milliyetçi bir ideoloji veya maddi zenginlik ve tüketim kültürü olabilir. Halk, bu yalanlara kolayca kanar, onları kutsallaştırır ve taparcasına bağlanır.
Yalanlarla örülü mitler ve putlarla hakikat algısını kaybeden insan, modern tapınakların karanlık dehlizlerinde yolunu bulamaz. Bedevi bir zihniyete hapsolur, düşünemez, akledemez, kendi zamanının hikâyesini yazamaz. Koşullandırılmış bir hayvan gibi yer, içer ve dışkısıyla dünyasını kirletir.
Oysa insan, akıl ve hür irade sahibi bir varlıktır. Bu, ona yaratıcısının verdiği bir haktır. Kendi düşüncelerini üretebilme, sorgulama ve eleştirme yeteneğine sahiptir. Başkalarının dayattığı mitlere ve putlara körü körüne bağlanarak, kendi gerçeğini arayış yolculuğuna çıkamayan insan, sonsuz bir çölde kaybolmuş deve gibidir.
Cahiliye döneminde taştan oyulmuş, helvadan yapılmış putlara tapan bedevi insan, şimdi camdan ekranlara, parlayan logolara ve "beğeni" butonlarına tapınarak mutluluğu arıyor. Kendi varoluşunu anlamlandırmaya çalışıyor. Çünkü onun düşünme ve akletme melekesi tecavüze uğramış, iğdiş edilmiş, köreltilmiştir.
Yolunu kaybeden, hayvanlaşan ve tapınma ihtiyacı içinde olan insana, yeni putlar sunmakta gecikilmedi. Tüketim çılgınlığı, teknolojinin esaretine teslim olmuş zihinler, başarı uğruna feda edilen hayatlar ve beden imajının dayattığı sahte güzellik standartları... Bu putlar, insanı gerçeklikten koparıp bir yanılsama dünyasına hapseder.
Karşınızda yeni ilahımız: Teknoloji!
Akıllı telefonlarımız, adeta elimizden düşürmediğimiz kutsal emanetlerimiz haline geldi. Her bildirim, bir vahiy gibi dikkatimizi çekiyor. Sosyal medya platformları, her beğeniyle “ego”muzu okşayan, her paylaşımla varoluşumuzu onaylayan tapınaklar gibi. Ancak bu parıltılı vaatlerin ardında insanı yutan bir boşluk, bir tatminsizlik girdabı saklı. Dijital dünyanın hakikati, sis perdesinin ardında kaybolmuş bir fısıltıya dönüşmüş durumda.
Seçkinler, bu putları kullanarak halkı manipüle eder, onları birer kukla gibi oynatır. Medya, bu manipülasyonun başlıca aracıdır. Tekrarlanan mesajlar, abartılı imgeler ve sahte kahramanlar aracılığıyla halkın zihni bulanıklaştırılır, eleştirel düşünme yetileri köreltilir. Gözlerini sürekli parıldayan ekranlara diken günümüz insanı, aslında kendisine dahi ifade edemediği hakikat arayışının susuzluğu içindedir.
Bu, yaratılıştan gelen bir arayış: Allah’a yakınlaşma, hakikati bulma arzusu! Fakat bu kutsal arayışın yolu kaybolmuş, insan kendini dijitalin labirentlerinde, sosyal medyanın sahte cennetlerinde bulmuştur! Zamanını, dikkatini ve gerçeklik algısını bu dijital tapınaklara kurban eder! Manevi değerlerini, özünü ve her şeyini yitirir, farkında bile değildir!
Şereflilerin en şereflisi olarak yaratılan insan kendine gelmelidir! O, hakikatini arayan bir seyyahtır, sahte ilahların peşine takılamaz! Ruhunu körelten, benliğini esir alan bütün putlara ve onların yalancı cennetlerine, topuna "Canınız cehenneme!" deme cesareti göstermelidir!