DENEME
Giriş Tarihi : 28-03-2023 23:08

Mağlubiyeti Galibiyet Sanmak

Yazan: Nihat Toğlu -MAĞLUBİYETİ GALİBİYET SANMAK

Mağlubiyeti Galibiyet Sanmak

MAĞLUBİYETİ GALİBİYET SANMAK 

Karanlıklarla hemhal olanlar hiç bir şekilde kendi sinsi varlıklarını göremezler..
Kendinden, varlığından, sinsiliğinden, bencilliğinden habersiz olanlar; kendilerini hep haklılık makamında görürler..

Oysa...
Haklılık makamı, hakikat makamıdır
O makama hakikat yerine insan geçerse; hakikat karanlığa düşer, kaybolur ve insanlar arasında sorunlar çözülmez olur.

Hal bu olunca herkes kendini haklı görmeye başlar ve savunma psikolojisi pirim  yapar.
Böylesi bir durumda haklılıar haksız, haksızlar haklı görülmeye başlar...

Yüzeysel olanlar, derinlikli olmayanlar; içtenlikli, içerikli olamazlar..

Derinlikli, içtenlikli, içerikli olmayanlar; İlahi ayetleri dilinden düşürmezler, Allah deyip büyük bir saygı, duyarlar fakat ne yazık ki adalet anlayışlarına ne ayetlere ned e Allah'a hiç bir şekilde yer vermezler.

Nefsin ve egonun hakim olduğu karakteristik yapılarda adalet anlayışı bencilce işlev görür.

"Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun; kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın zararına bile olsa… Allah rızası için şahitlik yapanlar olun. Şahitlik yaptığınız kimseler, zengin de olsa, fakir de olsa adaletten ayrılmayın. Allah'ın hakkı, onların her birinin hakkının önüne geçer. Hislerinize uyup, adaletten şaşmayın. Şahitliği eğer, büker veya şahitlikten kaçınırsanız biliniz ki, Allah tüm yapmakta olduklarınızdan haberi olandır."(nisa 135)

İnsani duruşun nirvanası diyebileceğimiz bu yere "kendi aleyhine dahi olsa adaleti ayakta tutan şahitler" olmakla gelinebilir.

Böylesi bir adaletin uygulanması için insanın bütünsel olarak arınması gerekir.
Arınmayı/temizlenmeyi gerçekleştirebilmek için

Hasıl olan kirliliği görebilmek elzemdir.
Elleri kire, pisliğe bulaşmış bir insanın yapacağı ilk iş ellerini sabunla yıkamasıdır.

Görünen pisliği temizlemek nasıl ki insanı harekete geçiriyorsa ruha, zihne bulaşan kiri, pisliği gidermek için de insanı harekete geçirmelidir.

Ne yazık ki yaşadığımız bu seküler çağda bedeni, beden üstündeki elbiseyi temiz tuttuğumuz ve temizlediğimiz kadar maalesef ruha, zihne bulaşan kiri, pisliği temizlemek için ehemmiyet vermiyoruz...

Bütünsel arınmalar gerçekleştirilmeden, hakikat insan zihnine, gönlüne uğramayacaktır.
Hakikat güneşiyle aydınlanmayan insanlar, kendilerini göremeyecek ve hep nefsi arzuların rehberliğinde yol alacaklardır.

Oysa insanın biricik rehberi nefsi arzuları, egosu değildir. İnsanı aydınlığa çıkaracak rehber; hakikatin taa kendisidir.

Hakikat rehberi akla aydınlık, kalbe tatminiyet ve ruha olgunluk verir. Egoyu paramparça eder, insanı özüne yönlendirir.

Özür dilemek hakikatin aydınlığına ulaşan erdemli insanların meziyetidir. Erdemli insanlar hatalarını kabul edip özür dilemeyi bir eksiklik olarak değil, üstün bir ahlak olarak görürler....

Haklılık makamını put edinenler elbette o makamda karanlığa gömülürler ve asla kendilerini hatalı kabul etmezler.

Bir insan her konuda, her olayda mutlak anlamda haklı olamaz çünkü insan nisyan ile malumdur, unutkandır, yanılgıları vardır.
Bu halini, gerçekliğini ondan gizleyen tek şey haklılık makamını put edinmesidir.
O sebeple haklılık makamı insana değil, hakikate aittir.

Dinlemek hakikat aydınlığında gerçekleştirilirse dinlerken cevap hazırlamaz, anlamayla meşgul olur ve anladığında ise doğal cevaplar kendiliğinden gelir yüreğinden diline.

Zira dinlerken cevap bulmayla zihnini yoran insanlar haklılık makamına kendini esir etmiş ve o makamda haksızlık ederek savunma psikolojisine bürünmüş demektir.

Hakikat aydınlığa çıkmadığı müddetçe kimin haklı olduğu ortaya çıkmayacak ve yeni bir duygu doğumu olmayacak ve duygu durumu düzelmeyecektir.

Egoların karanlığında aydınlık asla söz konusu değildir, aydınlık ancak hakikatin ışığıyla mümkündür.

Kendi çarpık anlayışını, çapsız ve omurgasız duruşunu sorgulamaktan imtina edenler insana şifa değil, zehir zemherek olup hayatı zindan ederler..

Manipülasyanlarla, yersiz bahanelerle üstünlük, haklılık taslamaya çalışanlar esasen mağlubiyetin dibine düşmüş olduklarını göremeyecek kadar kör ve sağır olabiliyor...

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi