KARINCA KRAL OLUNCA
Bir yokmuş, bir varmış. Bu iş nasıl olur anlamazmış. Bugün kral, yarın hokkabaz çokmuş. Canlılarda bin bir naz. Niyazsa çok az. Sıkılınca dünyadan biraz da kaçarız masallar diyarına. Zaman girer belki kalbura. Develer tellaklık da yapar hamamda. Babam berber olmak istemez. Adamların saçlarını bir türlü kesemez. Devraldım dükkânı. Hiç kesmedim müşterilerin kulağını. Oturttum babamı beşiğe, salladım bir ileri bir geri…
Büyükçe dağlarda yeşillikler çokmuş. Ovada karıncalar padişahlık kurmuş. Tüm hayvanlar bu durumdan rahatsız olmuş. Karınca bir kara oğlan doğurmuş. Usulca büyümüş o da kral olmuş. Babası da evvelden böyle yapmış. Karıncanın bir kötü huyu varmış. Hayvanlara şaka yapmayı marifet sayarmış.
Kara gecede, kara taşa mutlaka yapacakmış bir şaka. Kaçmış sarayından bir çırpıda. Ne yaptıysa boşa, taş aldırmamış karınca krala. Karıncanın çokça sıkılmış canı. Kara taşta giyememiş taşlı tacını. Böylelikle terk etmiş kara taşın diyarını...
Dolanmış ovada, usulca bakmış yakında bir eşek uyumada. Karınca kararınca kaçmış eşeğin kulağına usulca. Eşek uzun uzun anırmış. Karınca bu duruma hiç aldırmamış, gülmekten fena hȃlde katılmış. Eşek bu duruma kayıtsız kalamamış, kâbus görüyorum sanmış. Yanıldığını çok geçmeden anlamış.
Zavallı eşek tepinmiş, hoplamış. Bu işe çare aramış bulamamış. Kötü şakalarıyla meşhur olan karıncaya yalvarmış:
“Ben zavallı bir eşeğim. Karnım doysun yeter derim. Nedir benden isteğin?”
Karınca uzanmış boylu boyunca. Elini koymuş bir de kulağın kıllarına. Çevirip duruyormuş bir sağa bir sola. Bir de cevap vermiş ukalaca:
“Bu kulak benim yazlık evim. İstediğim gibi gider gelirim.”
Eşek cevap vermiş:
“Peki, kralım. Ben size layık bir hediye vereceğim. Kuyruğumun hemen altında beklerseniz söyleyeceğim.”
Karınca şaşırmış. Kulaktan doğrulup zavallı eşeğin burnundan çıkmış. Yarım saat sonra söylenen yere ulaşmış. İçi bir pınar olup coşmuş.
“Şakanın ödülünü almak lazım, ne de olsa.” demiş.
Eşek seslenmiş:
“Hazır mısınız kralım?” demiş.
Karınca, ottan bir parçayı taç yapmış başına. Gerinerek durmuş ayakta gururla.
“Evet, şimdi hazırım. Gönder hediyeyi alıp kaçayım.”
Eşek bir kere anırmış. Şimdi o da kendi krallığını yaşayacakmış. Birkaç kere kuyruğunu sallamış. Bağırsaklarındaki tüm pisliği karıncanın üstüne yollamış.
Eşek gökyüzüne doğru süzülen dağlara bakmış, bir de kafasını arkaya çevirip karıncanın hȃline…
Eşek karıncaya dönüp bilgece bir ders vermiş:
“Alçacık dağlara kar yağsa kış değil mi, kişi kendi hâlini bilse hoş değil mi?”