DENEME
Giriş Tarihi : 17-12-2024 20:41   Güncelleme : 17-12-2024 20:50

İllüzyonun Gölgesinde: Düşünce Hırsızları / Turgay Adlım

Turgay Adlım -İLLÜZYONUN GÖLGESİNDE: DÜŞÜNCE HIRSIZLARI

İllüzyonun Gölgesinde: Düşünce Hırsızları / Turgay Adlım

İLLÜZYONUN GÖLGESİNDE: DÜŞÜNCE HIRSIZLARI

Siyaset! Sen nelere kadirsin! Tıpkı bir illüzyonist gibi, zihinlerimizi ustalıkla manipüle ediyor, algılarımızı istediğin gibi şekillendiriyorsun. Renklerini bukalemun gibi değiştiriyor, insanları bir o yana bir bu yana savuruyor, en sağlam dostlukları bile bir gecede düşmanlığa çevirebiliyorsun. Hatta kan kardeşlerini bile birbirine kırdırtıyorsun. Bugün dost bildiklerimiz yarın düşman oluveriyor; dün omuz omuza yürüdüğümüz insanlar bugün karşı saflarda yer alıyor. Siyasetin bukalemun gibi renk değiştiren doğası insanları birbirine düşürüyor, güven bağlarını zedeliyor ve toplumda derin yaralar açıyor.

Dün beraber "kaderde varmış" diyerek yürüdüğümüz yollarda, bugün ayrı düşmanlar olarak karşılaşıyoruz. Dün aynı "görev" şarkılarını söylediğimiz, aynı "kutsal amaç" sofralarında yemek yediğimiz dostlarımız, bugün bambaşka ezgiler tutturmuş, bambaşka sofralara oturmuş. Ne diyelim, siyaset işte! Her an her şey olabilir. Hatta bazen o kadar hızlı değişir ki her şey, insanın nefes almakta bile zorlandığı, "acaba gerçek bu muydu?" diye sorguladığı anlar olur. Değişimin bu kadar hızlı ve sert yaşandığı bir ortamda, insanın gerçeklik algısı sarsılıyor, değer yargıları altüst oluyor.

Dün "kahrolsun" diye bağıranların bugün "yaşasın" diye tempo tuttuğunu, dün "vatan haini" diye yaftaladıklarının bugün "milli kahraman" ilan edildiğini görmek... Bu ani dönüşümler karşısında insanın aklı şaşırıyor, mantığı almıyor. Sanki bir düğmeye basılıyor ve hop! Tüm değerler, inançlar, idealler değişiyor. Tıpkı bir bilgisayar programı gibi: yeni bir yazılım yükleniyor ve kişi bambaşka birine dönüşüyor. Dün ağzından düşürmediği "milli irade" kavramını bugün yerden yere vuran, dün savunduğu her şeyi bugün inkâr eden insanları gördükçe, insan ister istemez “Acaba bunların beyinlerine format mı attılar?" diye düşünmeden edemiyor. Bu durum, insanın kendi düşüncelerine ve kararlarına olan güvenini sarsıyor, manipülasyonun ne kadar derinlere işlediğini gözler önüne seriyor.

Peki, bu değişimlerin, bu zihinsel manipülasyonun arkasında ne yatıyor? İnsanları bir kukla gibi oynatan, "kader" kisvesi altında gizlenen o görünmez ipler kimlerin elinde? Bu soruların cevabını bulmak kolay değil. Belki de "aydınlanmış" bir azınlık, bizleri bir satranç tahtasındaki piyonlar gibi kullanıyor. Ya da belki de hepimiz, büyük bir deneyin içinde yaşıyoruz ve birileri bizimle oyun oynuyor. Kim bilir?  Belki de gerçek sandığımız her şey, ustaca kurgulanmış bir illüzyondan ibaret.

Sübliminal mesajlar, filmler, diziler, reklamlar... Yaşamımızın her alanına nüfuz etmiş bu unsurlar, bizleri yönlendirmek, düşüncelerimizi kontrol etmek, hatta kim olduğumuzu belirlemek için tasarlanmış olabilir. O çok sevdiğiniz dizi kahramanı, aslında size hangi ürünü satın almanızı gerektiğini fısıldıyor olabilir. Ya da o izlediğiniz haber programı, gerçekleri çarpıtarak sizi istedikleri gibi yönlendiriyor olabilir. Hatta belki de sosyal medyada geçirdiğiniz her dakika, bilinçaltınıza sinsice işleyen birer kod parçası.  Günlük hayatımızda maruz kaldığımız bu manipülatif uyaranlar, farkında olmadan düşüncelerimizi ve davranışlarımızı etkiliyor olabilir.

Ve sloganlar... Zihinsel manipülasyonun vazgeçilmez silahları! Kısa, öz, vurucu ve akılda kalıcı... Ama aynı zamanda tehlikeli! Çünkü düşünmeye gerek bırakmıyor, eleştirel aklı köreltiyor, insanları sürü psikolojisine itiyor. "Daha iyi bir gelecek!", "Yeni bir düzen!", "Refah içinde bir yaşam!"... Kulağa ne kadar da güçlü geliyor, değil mi?  Sanki tüm sorunların çözümü, bu basit cümlelerinde gizli. Ama bu sloganların arkasında ne kadar mantık, ne kadar gerçeklik var? İşte asıl soru bu!

Sloganlar, insanları coşturmak ve harekete geçirmek için güçlü bir araç olabilir ancak aynı zamanda eleştirel düşünceyi körelterek insanları manipüle etmek için de kullanılabilir.

Peki ya siz? Siz bu oyunun neresindesiniz? Kendi kararlarınızı mı veriyorsunuz, yoksa birilerinin sizin için yazdığı senaryoyu mu oynuyorsunuz? Düşünmekten korkmayın, sorgulamaktan çekinmeyin.

Editör: Deniz İmre

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi