ANI
Giriş Tarihi : 03-12-2023 21:58

İki Puzzle Parçası / Nevin Aktekin Gülfırat

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -İKİ PUZZLE PARÇASI 

İki Puzzle Parçası / Nevin Aktekin Gülfırat

İKİ PUZZLE PARÇASI

Merhaba,

Biraz değişiklik olsun; içimi dökeyim istedim. Malum, psikolog viziteleri bin liradan başlıyor.

Neyse , işte öyle ..! Şimdi ekonomi konusuna hiç girmeyeyim, gelelim saadete...

Geçmiş zaman o dur ki , çok sevdim. Ama öyle böyle değil, kendimi parçalayıp yok edercesine sevdim. Hepimizin böyle; “aptal aşık” olduğu zamanlar olmuştur.

Aşka karşı, boynum kıldan inceydi. Ve aşk beni böyle parçalayıp bölerken, adeta kendimi unutup  eksik olan bütün parçaları tamamlamaya çabalayan ve aşık olduğumdan da aynısını bekleyen, biraz inatçı, biraz da saf bir aşıktım.

Aşk; “yap boz” gibi değil mi zaten? Ve bu oyunda çoğu zaman, insanın hep bir eksik parçası da kalır.

İşte ben ve o; ne yaparsak yapalım, bir türlü; “bir” yani; “biz” olmayı becerememiştik.

“Sonra ne mi oldu?” derseniz de, öyle yoruldum ki ruhen;  “eyvallah” deyip o puzzle parçalarını  biraz daha dağıttıktan sonra, buna kavga, tartışma, isyan ya da  ne derseniz deyin, onu öylece bırakıp gittim.

Kim bilir? Belki de, sinirlenip dağıtmak yerine, eksik parçaları bulup tamamlamamız gereken bir puzzle'dı bizimkisi.

Ama, olmuyorsa olmuyor bazen. Sanırım bunu da, kabullenmek lazım. Bu, zorlu ve en acı biberden bile acı olan günler, bana da bir çok şey öğretti desem, yalan olmaz.

Artık, bir zamanlar olduğu gibi, o beni çok sevsin ya da  sevsinler diye; “olduğu gibi biri olmaktan korkarak” kendini kabul ettirme çabasında olan ve tüm bunları yaparken de, kendi gerçekliğinden uzaklaşan bir kadın değilim.

Anlayacağınız, selasını vererek o kadını ben, uzun süre önce gömdüm gönül mezarlığıma.

Yeni bir kadın var şimdi bende, eksik parçalarımla da mutlu olduğum ve o eksikliklere rağmen onların üzerine yeni renkler ekleyebildiğim...

Hem, insan illa ki tam mı olmalı?

Bu, hem çok sıkıcı, hem de çok yorucu.
Sonra, sil baştan uğraş dur; yeniden bozup yapmaya ve yapıp bozmaya.

Dedim ya, o eski kadın gömdüm ben gönlümün mezarına…

Biraz da, rastgele olsun, tamamlanmasın puzzle’lar…

Kendi başına da eksik olmada,  birlikteliklerle zenginleşen bir hayat oluşturabilirse insan, yap-boz’lardan ibaret hayatlar yaşamak zorunda kalmayabilir bence. Sonra ne mi oluyor? O sevgi de, aşk da tüketiliyor, parçaları yaptıktan sonra bozup tekrardan yapmaya başlamaktan...

Yeniden yapmaya çalışırken, insan yorulup toparlanamıyor da.. Ne gerek var onca yorulmaya değil mi?

O yüzden bazen de, bırakalım dağınık kalsın bir şeyler…

Tıpkı bir reklamda, dağınık sevenlere de dediği gibi; “Böyle sevmek, belki en doğalı.”

Akışına bırakmak gerek…

Neydi o felsefe? Evet; “Carpe diem"

Ne gerek var saçların hep düzgün ve yapılı olmasına.
Dağınık olmak da gerek, arada makyajsız olmak da.
Saçların rüzgarla ayağa kalksın, rüzgara direnmek değil teslim olmak, korkmamak gerek onun seni sarsmasından… Hem sarsılsan bile, fırtınadan sonra savrulsa bile insan, daha çabuk ayağa kalkmayı da öğrenmez mi?.

Öyle…

Neyse, işte ben, kendimle mutluyum.
Hadi aramızda kalsın; artık, yeni bir aşkım da var.

Biz bıraktık birbirimizi tamamlamaya çalışmayı. Puzzle’ın ortasında birbirine sarılan iki puzzle parçasıyız. Diğer parçalardan bize ne?

Neyse, öyle işte..

Sanırım, bana ayrılan sürenin de, seansın da sonuna geldim. Bu seans ücretini, size bir gülücük, bir farkındalık olarak ödesem olur mu?

Şimdilik, hoşça kalın...

Editör: Serhan Poyraz 

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi