MANZUME
Giriş Tarihi : 02-04-2023 22:45   Güncelleme : 03-04-2023 04:23

Gül Peygamberim

Yazan: Yusuf Sarıkaya -GÜL PEYGAMBERİM

Gül Peygamberim

GÜL PEYGAMBERİM

Sayfalarda müjdelendin, Tevrat’ta ve İncil’de,
Adem de tanır Sen’i, Musa ve Mesih te.
“Levlak” hükmünce yaratıldı varlıklar,
Biliriz biz Sen’i, bilmeyenler bilmese de.

Bekledi, beklemeyi bilenler her subh u şam,
Göklerdeydi gözleri Hanifler’in, her sabah, akşam.
Ne Mekke emniyette idi, ne Medine, ne de Şam,
Her tarafta zulmet, her tarafta insanlık perişan.

Derken doğdu Abdullah’ın biricik yetimi,
Sevindirdi âlemi, Nübüvvet Sarayının Hatemi.
İlahlık taslayanların bu doğum oldu matemi,
Yandı Nübüvvet meşalesi, geldi zalimlerin son demi.

Önce çileli bir çocukluk yaşadı, ölmesiyle annesi,
Peşinden öldü Abdulmuttalip, hamisiydi dedesi.
Derken Amcası Ebu Talip oldu O’nun candan velisi,
Her zaman yanında durdu o büyük himmetli vasisi.

Çobanlık yaptı doğayla barışmak, boş durmamak için,
Kalbine kulak verdi, olgunlaştı hep için, için.
Derken Hatice anamız geldi mutlu bir yuva için,
Kasım, Fatma,  Ümmügülsüm, Zeynep ve Abdullah için.

“Ehl-i Beytim” dediği çekirdek bir aile oluştu,
Sevgi Yumağı, Gül Bahçesi, insanlık için muştu.
Haticeler, Aliler, Selmanlar hep bu sofrada buluştu,
Her birisi bir konuda kudve ve sembol olmuştu.

“Muhammed’ül Eminsin” dedi inanan-inanmayan,
Getirdiği dine dedi bazı bahtsızlar: “Yalan”
Hatice, Ali, Ebu Bekir, Zeyd’dir, O’nu ilk anlayan,
Dediler: “ Sen Eminsin, sensin mazlumları koruyan.”

Derken önce gizli çağrı ve davet dönemi başladı,
Bu gizli çağrıyı duyanlar Ebu Talib’i suçladı.
Dediler: “ Yeğenin, kutsallarımızı sözleriyle taşladı,
Atalarımıza ait her şeye “yanlıştır” demeye başladı.

Eğer isterse evlilik, mal, riyaset ve daha niceleri
Yeter ki alsın şu söylediklerini gerisin geri.
Eğer vazgeçmez, daha giderse bundan ileri,
Sonu kötü olur, ağır olur isteriz bunu iyi bilmeni!!!”

“Sağ elime Güneş’i koysanız, sol elime de Ay’ı,
Terk edecek değilim asla, ben bu Yüce Dava’yı.
Ben bir elçiyim, görevim bildirmektir Hüda’yı,
Kelime eksik ve fazla demem tam söylerim Nida’yı.”

“Peygamberlik Sarayı’nın eksik kalan tuğlası,”
Olarak niteledi kendini, Peygamberliğin son halkası.
“Kardeşlerimdir” dedi İbrahim’i, Nuh’u ve de İsa’sı
Kıldı O Şanlı davetçilere imanı, inancımızın parçası.

Gül uzattı Mekke’de, “delidir, mecnundur” diyenlere,
“Yok edelim bu bahtsızları” diyen gökteki meleklere:
“Allah’ım acı onlara, ne dediklerini bilmeyenlere,
Gelir de hayırlı nesiller, örnek olur şimdi peyleyenlere.”

Medine’de yetişti, Mekke’de ektiği güller,
Gül şehri oldu, nurlandı o bütün dikenli güller.
“Gül” dedi, güldü bütün münkesir gönüller.
Gül Medeniyetinin Gülü geldi, Gülşen oldu gönüller.

Gül Medeniyetinin Gül Peygamberi safa geldin, hoş geldin.
Terini gül suyu; gözyaşını üzüm şerbeti gibi tanıttı ninelerim.
Gülhanım, Güldane, Gülruhsar ve Gülkız gibi isimlerin,
“GÜL” takısını başlarına taktık, başım üstüne Yüce Peygamberim.

***

22.Yıl Anısına…
Peygamberimin gözünün yaşını üzüm şerbeti tadında anlatan Ümmi ama irfan sahibi Anam Dilber Hanım                                  
İle ilim adamlarına derin saygı duyan babam Hüseyin’in Efendi’nin ruhaniyetlerine ithafen…

“Seyrimde bir şehre vardım / Gördüm sarayı güldür gül,

Sultanın tacı, tahtı  / Bağı, duvarı güldür gül

Gül alırlar, gül satarlar / Gülden terazi tutarlar

Gülü gül ile tartarlar / Çarşı, Pazarı güldür gül”  
                                                                                        

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi