EY ZIMNİ
Anlamakta insanları
Zorluk çekiyorum bazen.
Nasıl bir çağ ki menfaatler ayyukta.
Amenna / Seviyoruz ya yaratılanı Yaradan’dan ötürü,
Sanki inananlara yüklenir hep bunun yükü.
Ey zımni!
İnsan diyoruz,
İnsan!
Sevgi diyoruz!
Saygı diyoruz!
Seviyoruz biz insanı,
Yaradan’ın yarattığı her canlıyı.
Bilinsin ki ayırt ederiz, âdem olanı...
Sanki her şey bu çağda
Menfaat üzerine kurulu.
Hançerlensek de yüreğimizden,
Hedefi de olsak bağrımıza bastıklarımızın,
Kahpe kurşunlarında vurulsak en yakınlarımızın,
İnadına sevgi diyoruz işte
Yaradan’ın aşkına.
İnadına sarılıyoruz her varlığa...
"Kişi kendinden bilirmiş işi"
Herkes kötü,
Kendisi sadece iyi.
Ah ne melun bir çağ!
Dönmüş gösterişe inançlar,
Oturmuş benlik tahta,
Biz olmak unutulmuş,
Yaradan bile biz derken
Kutsal kitapta...
Hadsizlik had safhada,
Acizliğine bakmadan.
Ne kolaymış sahiplenmek,
Her şeyi ben yaptım demek,
Çıkmış birileri;
Üstlenmiş başkasının muvaffakiyetini.
Ben yaptım da başardı olmuş, Birilerinin emeği.
Çıkarır baş sayfaya,
Kendisi olamamış benliğini.
Tek o bilirmiş,
Bilmediği pek çok şeyi.
Ayna olamaz yüzüne,
Güven duyar yalan sözüne,
Hataları bir düzine,
Çok bilmiş cümlelerle,
Madara olur, cihanı âleme.
Görmez gözü doğruları,
Allar pullar yanlışları,
Acep nerede akılları?
Çalışmaz hinlikten başka kafaları.
Kirli çuval boş teneke,
Usundaki dağarcığı.
Yanlışını görmez Zımni,
Hataları saymaz olmuş,
Yaptığı iş yalan dolan.
Ey zımni, kör cahil;
Sen de böyle oyalan,
Hilim gösterene dolan.
Eyyüb’e yaslanan sabrı,
Kibrinle bastırdığını san.
Umman, zerreye gebe değil,
Var git bilgisizliğine yan.
Yanında olan zor zamanda,
Unutulur vefa yoksa,
Çelme takar ilk fırsatta,
Bilmez ki yolun sonunda,
Hasret kalır bir tek dosta.
Ukalalık adın senin,
Hastalığın kibir senin,
Dillerinde küfür senin,
Ar edep bilmeyen dilin,
Dolanır elbet ayağına.
Unutma, ey zımni!
Olacaksın gittiğin yere muhtaç.
Bil ki takılmaz sana artık taç,
Kimliğin unutulmuş,
Yol, yolabildiğin kadar saç, baş.
Pazara çıkmış ahlâkınla,
Molla olmak istersin kâinata,
Gülüp geçerler veciz ahkâmına.
İstediğin gibi göz çıkar, baş yar,
Toprağın üstü kadar altı da var,
Varacağın yer bir küçücük mezar,
Beş metrelik beze bakar.