DİYARI DEVRAN
Ey yâr
Sorma halim nicedir!
Gül kurusu hazanlardan geçiyorum.
Biraz yorgun, biraz bitap ama çokca,
Şükür nasibinden payıma alıp.
Hakk’a ayan halimle,
Diyarı devran ediyorum.
Bazen bir hakimin sorgusunda
Bazende bir arkadaş sohbetinde
Kimi zaman öten bir kuşun sesinde
Sessizliğin içindeki neyde
Nesilden nesile Mardin-Midyat gibi !
Her seferinde kendimi yeniden keşfediyorum.
Mardin-Midyat
Dinlerin buluşup, mezheplerin kardeş olduğu
Kavimler içi keşfedilmemiş sevgide
Aynada gördüğüm sevimli yüz, güneşin kızı
Diyor ki durma yürü, daha çok yolun var
Mezopotanyanın sessiz çığlığında,
Güneş gün ortasında,
Bütün ihtişamıyla, Fırat ve Dicle’nin
Görkemine gözler önüne dökerek,
Doğaya besliyor, en cömert haliyle...
Ey yâr
Gül kurusu hazanlar bitsin.
Cemrenin suya düşen, doğum sancısında
Vuslata bekliyen tılsım gibi
Aşk yoldaşımız, sevgi harmanımız olsun
Sen ve ben, Fırat ve Dicle,
Mardin-Midyat kale gibi dimdik,
Doğanın kucağında, diyarı devran içinde
Sevgiyi kucaklayıp, nesilden nesile anlatılan
Adı barış olan
Aşk adına milat yazalım.