ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 27-10-2023 13:43   Güncelleme : 27-10-2023 13:49

Bu Telefon Bir Daha Kapanmayacak / Hamiyet Su Kopartan

Yazan: Hamiyet Su Kopartan -BU TELEFON BİR DAHA KAPANMAYACAK 

Bu Telefon Bir Daha Kapanmayacak / Hamiyet Su Kopartan

BU TELEFON BİR DAHA KAPANMAYACAK

"Çoktan gelmeliydiler. Neden geç kaldılar? İşlemler mi uzun sürdü acaba?" diye içinden geçirirken Ayça'nın bir gözü saatte, bir gözü pencerededir; kulağı kapıdan gelecek seste.

Şimdi geldi. Arabayı park ediyor babası. Onlar daha arabadan inmeden Ayça kapıyı açıp onlara doğru koşar. Arka kapıyı açıp annesinin ellerinden sıkıca tutar. "Hadi, in anne."

Hafize Hanım, Ayça'yı hayatında ilk defa görüyor gibi boş gözlerle baksa da ellerinden tutmasına izin verir. Yavaş hareketle önce sol ayağını atar, bir müddet dinlendikten sonra sağ ayağını da atar kapıdan dışarı, kendini de bırakır Ayça'nın ellerine.

Yorgundur Hafize Hanım. Adımları arasında asırlar var gibi hisseder Ayça. Hissiz adımlar, boş gözlerle kapıdan içeri girer.

"Evine hoş geldin annem." der Ayça annesine sarılırken.

Hayatında ilk defa görmüş gibi baktığı Ayça'yı tanımaya çalışırken, daha önce hiç bilmediği bir yere gelmiş gibi evini incelerken gözü telefonluğa takılır. Ahşap telefonluğun üst çekmecesinde not almak için kağıt kalem, alt çekmecesinde anahtarlar bulunur.

Telefona her zaman örttüğü dantelin örtüldüğünü görür. Hafize Hanım o ahizeyi kapatmamıştı ki! Yanlış yazdığında sildiği gibi yanlışlık yaptığında da silmek istermiş gibi kafasını sallar.

Aniden canlanır, danteli bir hışımla atar ve; “Bu telefon bir daha kapanmayacak!" Ahizeyi bırakır elinden.

Ayça çok şaşırır. Hiç beklemiyordur annesinden bu tepkiyi. Doktorlar konuşmaması için hiçbir sebebin olmadığını söylese de aylardır hastanede yatan annesinin sesini özlediğini fark eder ve kızmasına alınmaz.

Sahi, ne olmuştu, neredeydi bunca zaman, neden hastanede kalmıştı aylarca? Hafize Hanım o güne tekrar döner. Telefon çalmıştı. 
- Efendim.
- Bir yurt dışı aramanız var, bağlıyorum. 
- Tabii, tabii...
Birkaç saniye bekledikten sonra seslenir oğlu;
- Anam, nasılsın anam?
- Ben iyiyim oğlum, aklım hep sende. Akşam televizyonda elin yüzün kıpkırmızıydı. Ateşin var gibiydi. Nane limon iç dediydim, içmedin mi?
- İçtim anam, içtim. 
- Bırak gel oğlum, güvende değilsin sen. Bak, bir de hastalanmışsın, çık gel oğlum. 
- Anne, ben savaş muhabiriyim. Savaşın ortasında nasıl geleyim? Gayet iyiyim. Nane limon da içtim. Merak etme, güvenli alandayız biz. Haberlerde de söyledim ya, savaşın olduğu tehlikeli alanlara gazetecilerin girmeleri yasak, gitmek istesek de oralara götürmüyorlar bizi. Şimdiye kadar ne çatışmalar, ne silah sesleri duydum. Savaş alanından naklen yayınlar yaptım. İyiyim anne, gerçekten iyiyim, endişelenme. Dua et sadece; tek benim için değil, buradaki masum insanlar, çoluk çocuk için dua et.

Konuşma esnasında bir bomba sesi duyulur, ardından kulakları sağır edecek kadar şiddetli bir bomba sesi daha gelir. Hafize Hanım seslenir;
-Oğlum, oğlum, oğlum; oğlum iyi misin?

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi