BİR ZAMANLARIN "ŞEKERCİ ÇIRAĞI" FERDİ BABA DA HAKK'A YÜRÜDÜ
Kimler geldi, kimler geçti derken bir acı haber geldi ki Türkiye yasa boğuldu bir anda. Çocukluğumuzun, gençliğimizin yol arkadaşı Ferdi Tayfur sizlere ömür.
Ses sanatçısı, söz yazarı, besteci ve kuşkusuz en önemlisi sinema oyuncusu ünvanlarını kazanmak için çok çalıştı. Müzik onu sinemaya ulaştırdı ve sinemada yaptığı şarkılar, şöhretine şöhret kattı. 1978’de çıkardığı ‘Batan Güneş’ şarkısıyla da çok sevilmişti. Onun için artık "Batan Güneş’in Kralı" deniyordu. Şarkılarında acı vardı, bağrı yanık bu şarkılarda Ferdi, halka ses olmuştu. Onların acılarını dile getiriyor ve bunu çocukluğundan beri içinde yaşadığı doğallıkla yapıyordu.
Hayatın tadına varan, yoksulluktan bugünlere tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş, bağrı yanık olduğu için böyle şarkılar yapan, hayatının amacı haline getirdiği hayallerini gerçekleştirmiş bir Ferdi Tayfur geçti bu dünyadan.
Ferdi Baba bizim başımızda kavak yellerinin estiği; 60'lı - 70'li yıllarda kendisinde kendi hayatımızı bulduğumuz, onda kendi hayatımızı aşklarımızı yaşadığımız biriydi. Türkiye'de arabesk denilince akla dört isim geliyor. Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses. Mahşerin dört atlısı oldu her zaman. Beşincisi yok. Bu gibi bir dörtlü bir daha çıkmadı. Bakın şimdi arabesk dünyasına, ortalık bomboş.
Arabesk müziğe o yıllarda ve bugün karşı çıkanlar olsa da gerçek şu ki “Yoksulluk, açlık, haksızlıklar bitmeden arabesk bitmez. Dünya düzeni değişmedikçe arabesk bitmeyecek. Arabesk sadece Türkiye'ye özgü değil. Her ülkenin arabeski var. Her ülkede acılar, yoksulluklar, haksızlıklar yaşanıyor. Bunlar var olduğu müddetçe de arabesk hep olacak…”
Ferdi Baba, sanatını hep kalbiyle, samimiyetiyle yaptı. Bunu en iyi halk olarak bizler fark ettiğimiz için senelerce sinema kapılarında bu filmlerin ardı sıra koşup durduk seyirci olarak. Ferdi Baba'nın filmlerinde kendimiz yaşadık, şarkılarında kendimiz hissettik.
Ferdi Tayfur ile yapılan bir söyleşide başarısını şöhretin gölgesinde kalmaya bağlayan, yıllar geçse de hafızalardan silinmeyen, hâlâ o nağmeli yanık sesin kulaklarımızı doldurduğu şarkılara hayat vermişti. Bunun sırrını da şöyle açıklamıştı: “Şöhreti hiç tınlamadım. Hep önüme baktım, müziğimle daha iyisini yapmaya çalıştım. Zirvedeyim diye böbürlenirsen yarım kalırsın, tam olmak istiyorsan daha çok çalışmalı ve kendini geliştirmelisin. Ayıplarım şöhret sahibi olduktan sonra değişenleri. Ne kadar şöhret sahibi olursam olayım, hiçbir zaman korumam olmadı. Benim korumam halkımdır. Halkın arasında tek başıma geziyorum. Sanatçıyız biz, kendimizi kimden koruyacağız ki? O yüzden korumayla gezenleri anlamıyorum. Ben hep söylüyorum, yine söyleyeceğim; sanatçı olunmaz, sanatçı doğulur. Sanatçı aydındır, tüm menfaatlerini bir kenara koyup ülkesini düşünendir. Sanatçı milleti için, memleket için sanatçıdır. O tarafın, bu tarafın sanatçısı olunmamalı. Önceliğine milletinin çıkarlarını koymalı. Çünkü memleket yoksa bizim sanatçılığımız da bir işe yaramaz" diyordu ve hayatı da hep o minvalde geçti. Öyle dedi ve öyle yaptı.
1971’de çıkardığı "Huzurum Kalmadı" adlı şarkı ve onun 45’liği Ferdi Tayfur’a sonradan onu dev bir isim yapacak olan başarının ve şöhretin kapılarını açtı.
“Bilsen uzaklarda kimler ağlıyor / Gelemem sevdiğim felek koymuyor / Gurbet eller bana bir mesken oldu / Gelemem sevdiğim, gelemem, gelemem, kader bağlıyor” diye başlayan şarkı, dönemin ruhunun şarkısıydı.
Huzurum Kalmadı, Yuvasız Kuşlar, Ben de Özledim, Durdurun Dünyayı, Yaktı Beni, Merak Etme Sen ve daha nicesi… O yazdığı ve söylediği bu şarkılarla halkın sevgilisi, özellikle minibüsçülerin de Ferdi Baba’sı olmuştu.
Şarkılarını kalbinden, çocukluğundan akıtarak yazıyordu ve ona şöhreti getiren “Çeşme” planladığı gibi onu hayaline kadar taşıdı.Doğru söylemek gerekirse onun şarkılarında bulduklarımızı Orhan Gencebay’da da Müslim Baba‘da da bulamadık ve hissedemedik.
O, "Arabesk" dendiğinde eski değil, eskimeyen birçok insanın gönlüne taht kurmuş arabeskin üç babasından biridir. 70 ve 80li yıllarda çıkardığı plaklar, oynadığı filmler, yurt içi ve Avrupa konserleriyle ortalığı sallamış bir sanatçıydı.
Ferdi Tayfur bizim jenerasyonumuza miras kalmış, aşk acısı çekenlerin sanatçısıdır. Amma velâkin sanatçıdır. Hatta öyle bir sanatçıdır ki bütün şarkılarını bir dönem ezberlersin, ezbere söylediğin şarkıları dinlerken ağlarsın, sonra ayrılırsın, nankörlük edersin sanatına, sonra tekrar dinlediğinde inanılmaz bir mutluluk kaplar içini, ufak bir tebessüm. O an anlarsın ne kadar büyük bir sanatçı olduğunu Ferdi Tayfur'un.
Ferdi Tayfur, öyle büyük bir sanatçıdır. Ferdi’dir her şeyden önce "Arabesk" deyince akla ilk gelen kişilerden bir tanesi. Tarzı itibarıyla diğer arabeskçilerden farklı olduğuna inandığımız kişidir. Şarkılarıyla hitap ettiği kesim, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses ya da benzerlerinkine göre biraz daha feleğin çemberinden geçmiş kişilerden oluşur.
Kaldı ki şarkılarında da bu durum hissedilir. Bu bakımdan diğerlerine göre biraz daha damardır diyebiliriz Ferdi Tayfur'un şarkıları hakkında.
Yine Ferdi Tayfur şarkılarında dikkat çeken bir başka nokta da kadere karşı olan bir tür kabullenmedir. Çaresizlik içerisinde yaşanılan onca ayrılma, aldatılma, kazık bir nevi kabullenilir. Fakat diğer arabeskçilere baktığımızda ise yine aynı şekilde bu çaresizlikler kabul edilir fakat yine de ileriye dönük bir umut vardır şarkıların sözlerinde ya da biz bunu hissederiz.
Hep oyuncu olmak istemiş; fakat şartlar gereği müzisyen olmuştur. Bu yüzden klip döneminden önce her şarkıya bir film yapılması furyasına balıklama atlamıştır. Filmleri diğer arabesk şarkıcıların (burada maalesef Müslüm Gürses'in filmleri kategori dışı (o kadar kötü) filmlerine göre gözle görülür bir biçimde daha kalitelidir. Gayri resmi kaynaklara göre 41 tane filmi vardır. Filmlerin genelinde ebedi hayat arkadaşı Necla Nazır'la oynaması hiç de sürpriz değildir.
"Arabeskin bi' buçuk acılı Adanasıdır."
"Dramı sevmem; ama dramatik bir hayatım oldu" diyen Ferdi Baba bugün aramızda olmasa bile bu ileri yaşımıza rağmen yine o eski filmleri sanki 70'li yıllardaymış, gençmişiz gibi seyrediyoruz; o eski şarkıları dinliyoruz.
Anıları tazelemek ve yaşamak da ayrı bir şey o günler asla geri gelmese de yine de o günleri anmaktan da geri kalamıyoruz. Keşke zaman geri gelse de biz yine "Çeşme”nin başında olsaydık ne hoş olurdu!
Velhasılıkelam bu dünyadan bir Ferdi Tayfur geldi geçti…