KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 07-09-2023 17:32

Bir Kitap: İkinci Tekil Şahıs / Berkay Güzel

Yazan: Işıl Işık -BİR KİTAP: İKİNCİ TEKİL ŞAHIS / BERKAY GÜZEL 

Bir Kitap: İkinci Tekil Şahıs / Berkay Güzel

BİR KİTAP: İKİNCİ TEKİL ŞAHIS / BERKAY GÜZEL

Bugün sizlere Kanon Yayınları'ndan çıkan, Berkay Güzel'e ait "İKİNCİ TEKİL ŞAHIS" isimli romanı anlatacağım.

Bu alışılan diğer romanlardan farklı. Niye mi? Zira beş kahramanın da ismi belirtilmemiş. Dördü aynı isim, bir diğeri farklı. Açıklamasını ilerleyen satırlarda belirteceğim. Öncelikle, kapak resmi şahane. Kırmızı ve siyahın uyumu, bir kadın portresi çizimi, beni tutkulu bir aşkın gizemli hikâyesine götürdü. İlk sayfada dediğim çıktı. Tahminlerimde yanılmadım.

"İkinci Tekil Şahıs”, günlüklerin derlenmesinden oluşmuş. Yeşilçam Türk filmleri gibi; sanki açık hava yazlık sinemalarda, o tahta sandalyelerde oturan, ellerinde mendiller 70'li yıllarda en büyük lüksü sinema randevularında görüşen aşıklar canlandı gözümün önünde. Tabi bir de o mis kokulu pastaneler... 
Sabırsızlıkla buluşan aşıkların el ele tutuşup, bakışıp bakışıp ağlaştıkları, arada esas kızın esas oğlanın omuzuna başını koyup:
“Sakın ayrılmayalım Orhan, görüyor musun adam evlenmiş. Hâlâ eski aşkını arıyor. Ayyy feciii!…”

Esas oğlan cevap verir:

“Olur mu Gül yüzlüm ben hasta mıyım? İkinci "Tekil Şahıstaki" romana bakma sen. Film olmuş işte. Adam saplantılı bir aşkın girdabında boğulmuş.”

“Ne hayatlar varmış Orhancığım...”

Merak ettiniz deği mi?
Bu küçük mizansen benim kurgumdu tabi…
Okurkenki hayâlimdi. Zira acısı bol, sosu yoğun, yağlı ve doyurucu dürüm arası çileli beş hayatla hemhal olup keder denizinde can simidi arıyorsunuz. 
Yaşamda çok az insanın karşısına hayatının aşkı çıkar. Bu şanslı azınlığın bazıları mutlu olur, adarlar kendilerini bu ilişkiye. Kimileri de bilinmez sebeplerden, olayların akışından mıdır nedir kaybederler aşklarını. Az bir kısım da başkalarıyla evlenir, ancak o eski aşk bir perde gibi, ruh gibi hiç akıldan ve kalpten çıkmaz. İstese de olmaz. Nereye baksa onu görür, düşünür, koklar, duyar, benzetir. Velhasılı kelam bu anaforda kaybolur durur. Çok acı esasen. 
İşte kahramanımız bay X de bu kafileden. (Demiştim isimler yok diye). Tanıştığı her kadında onu arar, ellerini, yüzünü, tenini, nefesini, saçlarını…
Sıtmalı bir gönül tutuluşuyla boşa geçer seneler. Bu yara büyürken karşısına dilsiz bir melek çıkar... 
Tüm hücreleriyle bay X'i sever.. Ya adam, onun sevgisini sever. Şaşırtıcı, hayretlere düşürücü, derin saplantılı, kıvrak olaylar zinciri silsilesi son sürat başlar...

Bay X, dilsiz melek, saplantılı eski aşk, iki çocuk hangi tünelin sonunda ışığı yakalar? Sağ salim kimler karaya çıkar?
Aynı isimler hangi ortak kaderi yaşar? Okuyun, hayret ve şaşkınlık seviyenizin dozunu şimdi ölçün derim.

“Aşk umut etmekti. Kışın soğuğunda aynı battaniye altında teninle ısınmaktı. Aşk çoğu zaman fedakârlık yapmaktır. O gülsün diye nefes almak belki de o hiç üzülmesin diye nefes almaktan vazgeçmekti.” Say. 78)

“Hangi çocuk vazgeçmiş ki düşüp dizini kanattıktan sonra koşup oynamaktan?
Her gün acı çeken bir sürü insan varken kim pes etmiş yeni doğan güne gülerek uyanmaktan?
Söyle ben senden nasıl vazgeçerim?”
(Say. 77)

“O günden beri tüm Cumartesiler seninle başlıyor, her Pazar senin özlemine yenik düşüşüme, Pazartesiler komşu oluyor. Salı günlerinde hissetiğim boşluğunu doldurmaya Çarşambalar yetmiyor. Perşembe günleri çekerken hasretini içime, uyanıyorum yalnız Cumalara. Ve ben seni çok özlüyorum, kalabalığın en orta yerinde, yalnızlığın en koyusunda.”(Say. 156)

Editör: Dilek Tuna Memişoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi