ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 28-11-2024 14:14   Güncelleme : 28-11-2024 14:45

Bir Güvercinin Vefası / Nevin Aktekin Gülfırat

Nevin Aktekin Gülfırat -BİR GÜVERCİNİN VEFASI

Bir Güvercinin Vefası / Nevin Aktekin Gülfırat

BİR GÜVERCİNİN VEFASI

Sonbahar, etkili yüzünü iyice göstermişti. Havalar soğumaya başlayınca, sokaktaki kuşlar da yiyecek bulmakta epey zorlanıyordu. Onları düşünen Hasan dayı, bazen fırından aldığı bayat ekmekleri ıslatarak, bazense buğday taneleri ile her gün saat on iki olunca evden dışarı çıkar, camide namazını kıldıktan sonra gider, onu bekleyen Kent Parkı’ındaki kuşları beslerdi her gün...

Saat on iki olmuştu ama hiç keyfi yoktu bugün.

Sırtında da daha önce hissetmediği bir ağrı bastırmıştı. "Evde mi kılsam bugün de namazı” diye kendi kendine düşünürken, parkta onu bekleyen kuşları aklına geldi. Şimdi onlar orada onun yolunu gözlüyorlardı. Gitmese aç kalmazlar mıydı?

"Bismillah" dedi güzelce bir abdest aldı. Ellerinde yemleri, koyuldu yola. Semtin orta yerindeki büyük caminin kapısının önünde selamlaşırken cemaat ehliyle imam, Hasan dayıya doğru yöneldi...

"Selamünaleyküm Hasan dayı, hayırdır. Hasta mısın benzin atmış, ne oldu sana böyle?"

"Aleykümselam evladım. Sorma, bugün biraz keyifsizim ve kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Sırtımda ağrıyor, sanırım hasta olacağım” dedi.

"Geçmiş olsun Hasan dayı. Namazdan sonra git de dinlen evinde. Yaşlısın, fazla dolaşma buralarda. Dikkat et, yorma kendini. Geçmezse de bir doktora görün," dedi her zaman gittiği caminin imamı.

"Peki evladım, parktaki kuşlar şimdi benim yolumu gözlüyorlardır. Namazdan sonra onlara şu yemleri vereyim, ben de öyle yapmayı düşünüyorum. Pek kendimi iyi hissetmiyorum. Eve gidip dinleneyim en iyisi ben. İkindiye gelemezsem merak etmeyin" dedi.

"Peki Hasan dayı, görüşürüz hadi. Şimdi namaza" diyerek namazı kıldırmak için geçti mihrapa imam.

Her zamanki gibi namazda ön saflarda yer alan Hasan dayı, cemaat ehlinin dağılmasıyla ayakkabılarını giydi ve yüz metre ilerideki parka doğru yol aldı.

Onu görür görmez dallardaki bütün kuşlar Hasan dayının etrafında toplandı. Yem torbasının ağzını açıp tam etrafa doğru saçacakken, kalbi sıkıştı. Yere yığılır yığılmaz, torbanın düşmesiyle, yemlerin hepsi de saçıldı etrafa.

Onun düştüğünü gören ahali toplandı. Hasan dayının etrafında kimi resim çekiyor, kimi yakasını açmaya çalışıyordu.

Oradan bağırdı kadının biri;

"112’yi arayın, görmüyor musunuz adam kalp krizi geçiriyor" diye.

Meraklılar boş boş Hasan dayının etrafında dolanırken, kalabalıktan biri kalabalığı dağıtmaya çalışıp aradı 112’yi. Neyse ki fazla geç kalmadan ambulans geldi.

Allah'tan hastane çok yakındı. Hasan dayıya kalp masajı yaptılar. Sonrada ambulansa koyup hastaneye yetiştirdiler.

Üç dört gündür hastanede baygın yatıyordu. Sonunda gözlerini açtı!

"Neredeyim ben?" diye hemşireye sordu.

"Amca çok geçmiş olsun, kalp krizi geçirdin. Üç gündür de  baygın bir şekilde uyuyordun hastane odasında. Biliyor musun amca, ne hikmetse üç gündür bu kuş geliyor, pencere açılır açılmaz böyle senin yatağının üstüne konuyor, birde bunun arkadaşları var. Bak, gördün mü? Pencerenin önünde sıra sıra diziliyorlar, kovsak da gitmiyorlar.

Biraz daha kendine gelen Hasan dayı, baktı yatağın kenarında paçalı duruyor, diğer güvercin dostları da orada, yani parkta yem verdiği kuşlar onu ziyarete gelmişti.

Hasan dayı uyanınca hepsi birden dans eder gibi kanat çırpmaya başladılar.

Üç gündür hastaneye tek bir ziyaretçisi gelmeyen Hasan dayının vefalı dostları, onu yalnız bırakmamış, hasta ziyaretine gelmişlerdi.

Hasan dayı tebessüm ederek hemşireye döndü.

"Bunlar benim parkta beslediğim kuşlarım. Bana hasta ziyaretine gelmişler. Vefalı dost bunlar" dedi.

Hemşirenin gözleri bu manzara karşısında dolu dolu oldu. Demek ondan bu kuşlar, buradan üç gün boyunca, pencerenin önünden hiç ayrılmamışlardı.

Hasan dayı kuş dostlarına hastane odasında, yemeğinin yanındaki ekmek kırıntılarını, hastane  camının önüne serperek teşekkür etti.

Hasan dayının iyileşir iyileşmez ilk işi, Kent Parkı'na gidip yine onlara yem vermek oldu. Tabi  bu sefer bir farkla. Onlara daha fazla bir sevgi göstererek...

Yoksa siz “vefa”yı sadece insanlara özgü mü sandınız?

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi