BABA ve KIZ MASALI
Geri dön baba!
bana beraber büyüttüğümüz
çığlık masalını anlat
gözlerimde senden kalan
yalnızlık aynasını parlat
hadi dön bana baba
kocaman kollarını ver bana
yıldızlarını ve ayını
benim için biriktirdiğin
yedi renkten gökkuşağını
bana senden şiirler ver baba
çoğul oluşumuzu hatırlat
şu kederin sıkışık koridorunda
yalan susmuş sen selime
içimdeki baba şarkısına üfle şöyle bir
bana ney ol baba
şey ol baba
eğilip bükülmez bir gün ol baba
hadi dön bana
ben kızına dön
aynalar seni göstersin bir daha
savaş kokan günüme
ve bir bilmeceyle gel bana
bilirsem şeker ver bana
bilmezsem sadece yine öyle gül baba
bana sen şarkılar getir
ve duyur sesimizi yıldızlara
hadi bir kerecik dön bana
ben kızına
sıcağına
anan kılıklı haylazına…
dön baba
dön bana…
beni dağların deviremez yaptığı baba
saçımdan kızın kokusunu çek içine
arada bir dokun bana
sensiz ve kimsesiz oluşuma haykır
haykır baba
dağıt yokluğun karanlık bulutlarını
yağdır sen masalını
içimden günüme ak baba
bana ak ve bana bak
çoğal baba
bir daha ol
ve bir daha dokun
ve benim ol
bana kal baba…
sana gitme demeyi unuttur bana
yarının olmayacak soğuk rıhtımında
beni toy
beni soluk
yalnız koma baba
geri dönüş yolunda ellerimde çiçekler
ve yüzümde gülücükler bir kız çocuğuyum ben
beni bu yolda
bu bekleyiş kabusunda tek koma baba
bazen gel
bazen dokunulur ol
soluğu hissedilir ol
yanağı öpülür ol
dudakları kızının saçlarında büyüyen
bir kocaman baba ol
bırakma
ya da bıraktıysan çok kalma
gel baba
gel bana…
büyüdüm mü diye bir bak mesela bana
bayramda el öptürmek için de olsa ol baba
beni binlerce ötede bir bayramda
dibindeyken bi başıma koyarken de gül baba
bana hep gül baba
hep bana sen ol baba…
ve işte böyle bir masalı
yarım koyup gittin sen baba
kimsede bulamadığım bir koku özlemiyle
yakıp gittin baba
olmayacaksan bir daha
ya da var olman
başka bir dünyanın gerçeği olacaksa
bekle beni baba
ve çağır ki
sana gelmek gülmek kadar zor olmasın baba...
işte beraber başladığımız masalın ortasındayım baba
serin bakışlı devasa yüreklim yanımda yokken de
yolumun ortasındayım baba
ve geçmiş hepten senken
ve gelecek sensizlikten bir yokken
ne olur bak bana
sana ulaşmayan terk edilmiş minik avuçlarıma
ne olur baba
ne olur bir gelişi kuşan
bir dönüş ol
mesela sana “kavuşma” diyelim
adın “sarılma” olsun
“dokunuş” olsun var olma nedenin
“unutuş” karşılasa mesela gittiğin günleri
yakılıverse boydan boya yalnızlaştırdığın evrenim
ben sana kocaman bir doyuşla sarılsam
yumuş yumuş yanaklarını öpsem mesela
sana “Dön!” demeyecek olsam
ortasından sonrasında ömrümün
gitmemiş olsan hiç
beynime yokluğu kazımamış olsan
baba olsan
benim olsan
bana kalsan
karalansa ayrılığın kapkara defteri
yok olsa
kahrolsa
olmasa…
hadi baba, ol
bana ol
baba ol
burda ol
ve olmayanda olma…
olmadı be baba
başladığı gibi bitmedi bu masal
gökten üç elma inmedi
ve dinmedi
yokluğun lime lime eden
keskin dişlerinde ezilirken
haykırışımın kıpkızıl sancısı
bu masal iyi bitmedi baba
anlattığın gibi olmadı hayat dediğin
olmadın baba
bana olmayacak zamanda bıraktın sensizliği
minik avuçlarımdaki
baba-kız şarkılarını soldurdun baba
oysa bir akşam kızıllığında söylemiştik aynı şarkıyı
beraber katıla katıla gülmüştük ardından
benim haylazlığıma
ve senin gülücüklerine beraber eşlik etmiştik
bana kendi ellerinle giydirdiğin
çocuk elbiseler içinde bıraktın huzuru
o devrilmez sandığım baba gücünde
tükettin gençliğimi
ben beyazlar içindeyken de
sen beyazlar içindeyken de beraber olmadık
beyaz bizim masalımıza iyi gelmedi baba
ama olsun be baba
senin kızın oldum ya
sen giderken
dilinde kutlu bir hayal olarak kaldım ya ben
ve ben senin olmakla
sen de benim kalmakla iyi ettik ya baba
olsun baba
ama sen yine de geri dön baba
bana dön baba
ve benim ol baba
bana kal
baba kal
ol baba
olmayanda kalma baba…
“elveda” değil “günaydın kızım” de baba
“sana da günaydın benim babam
can babam…”
benim canımdan öte can babam…