AMA YAŞLI DEĞİLİM
Sahi kaç darbe gördü bu nesil.
Kaç deprem enkazı temizledik ellerimizle
Kaç savaş.
Kaç hükümet.
Kaç başbakan.
Şimdi o da yok değil mi.
Ama ben yaşlı değilim.
Radyoların bile kanaviçe işlemelerle süslendiği zamanları yaşamış olabilirim
Çevirmeli telefonlarla sevdiğim kızın numarasını çevirip bir kaç kez alo demesini bekledikten sonra hiç konuşmadan telefonu kapatmış da olabilirim
Yazlık sinemalarda dizilmiş tahta sandalyelerin arasının çekirdek kabukları ile dolup taştığı günleri,
Karartma gecelerini yaşamış olabilirim.
Belki kısa pantolonla dolaşırken Şükran Ay‘ın sesinden; "Ya beni de götür ya sen de gitme" türküsüne eşlik etmiş te olabilirim.
Ama ben yaşlı değilim.
Küçücük radyonun içine bu kadar insan nasıl sığabilir denen günlerden
Şimdi elimdeki telefonla dünyanın öbür ucunu görebilmenin zevkini yaşamışım ben.
Siyah önlükle gittiğimiz okuldan her köşe başına bir yenisi kurulan kolejlere uzanan bir yolculuğun şimdiki zamanında hiç bir şeye hayret etmeden ve hiç bir şeyi elimin tersiyle itmeden
Her şeyi aklın ve vicdanın süzgecinden geçirip yaşıyorum ben.
Ama yaşlı değilim.
Ağabeyine yakalanmamak için kırk takla atıp sevdiğim kızla sinema kapılarında buluşurdum elbette
Ve parmaklarımız birbirine değince bir şehri besleyecek elektrikler çıkardı ortaya.
Yüreğimizin deli deli atışından biz bile korkardık.
Pele’yi izledim ya.
Ne diyorsunuz.
Maradona’yı.
Brezilya hep tuttuğum tek takımdı
Denizler asılırken küçücük çocuktum.
Ama resimlerine baktığım zaman anlamıştım bu işte bir yanlışlık olduğunu.
Yaşlı değilim işte.
Kim ne derse desin.
Çılgın bir çocuk hala top koşturuyor sokak aralarında
Hala paylaşıyor yüreğindeki sevgiyi
Hala gülümsüyor
Ve hala seviyor
Yağmuru, karı, yürümeyi, koşmayı
Masmavi bir yolculuk hala aklının bir köşesinde.
Ve hala inanıyorum işte güzel günlere.
Belki ağlayarak geldim bu dünyaya
Ama ağlayarak gitmeyeceğim.
Yaşlı değilim işte.
Var mı itirazı olan.
Ahhh! Dizlerim