ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 03-02-2023 16:11   Güncelleme : 25-02-2023 17:01

Allah Var Gam Yok

Yazan: Gülçin Granit -ALLAH VAR GAM YOK

Allah Var Gam Yok

ALLAH VAR GAM YOK                                       

Allah, katredeki damlaya âşıkken; güneş, onu arayan insanların gözyaşları yüzü suyu hürmetine doğmaktaydı. Maddeyi, çarmığa germeden mana bulunamazdı. Kutuplar, gökyüzünde binlerce âleme kapı aralarken, yeryüzünden Kaf dağına giden yolda, gaflarla örülü duvarlar vardı… Yeryüzünde ki her şey, mikrodan makroya ve tüm maddeler “Hu” seslerine karışıyordu.

Torunlarını okula bırakıp geldi kadın, başı yerde, eğik. El emeği göz nuru lif ve tülbentleri kaldırıma serdi, usulca. Sevgiyle dokuduğu eserlerini böyle sergiler, sessiz sedasız rızkının gelmesini beklerdi. Virane, teneke sobalı, tek göz bir evde torunlarıyla yaşar, günlerini yarı aç yarı tok geçirirlerdi. Yağmur, çiğ tanesi gibi toprağı nemlendirirken, dizlerindeki ağrıyı elleriyle öteledi kadın. 

Naif boynunu bir suçlu gibi içeriye çekti. Romatizmalı bacaklarını yün örtüsüne sarıp, müşteri beklemeye başladı. Genç bir kadın tezgâha yaklaşıp birkaç lif baktı. “Hayırlı işler, bunlar ne güzel lifler, eşarplar da öyle. Sizi her zaman burada görüyorum, dikkatimi çektiniz. Bunlar da iğne oyası mı teyzeciğim?” dedi. Kadın, “Evet yavrum, iğne oyası, hepsini kendi ellerimle yaparım” dedi. “Çeyizime almak isterim” diyerek, üç tülbent, beş lif alarak parasını uzattı. Genç kadın, “Üstü kalsın teyzeciğim” dedi. “Allah bereket versin kızım” diyerek parayı yeleğinin cebine koydu. Akşamüstüne doğru bir kadın daha geldi, tezgâhtan bir tülbent bir lif aldı ve indirim yapması için ısrarcı oluyordu. Kadın etiket fiyatının yarısına alacaklarını alıp oradan uzaklaştı.

Okul dağılmadan tezgâhını toplayıp, torunlarını almak üzere yerinden kalktı. Bacakları baştan aşağıya tutulmuş, yağmur başlamıştı. Şükür etti Allah’a, bu akşamda ocakta tencere kaynayacaktı. Marketin önünde kasaya ayrılan ezik ve çürük sebze ve meyvelerden alarak, parasının bir kısmını yarına ayırdı. Okul yolunu tuttu. Torunlarına birer çikolata almak için bir ekmek eksik aldı. Bunlar alışıla gelmiş davranışlardı.

“Babaanne, ben büyüyünce bakkal olacağım” dedi küçük kız; erkek torun, babadan almış olduğu genleriyle hararetli bir şekilde,  “Kızım, ben büyüyünce zengin olacağım. O zaman bütün her şeyi alabilirim” dedi. Kadın onları uzaktan dinlese de konuya hâkim olarak lafa girdi. “Yavrularım, kuzularım, ne olursanız olun, ama illa iyi bir insan olun”  dedi. Erkek torun “Ama iyiler hep aç kalıyor babaanne” dedi. “Aç mıyız, açıkta mıyız yavrum? Allah’a şükür her bir şeyimiz var. Hadi siz bunları düşünmeyin yiyin yemeğinizi bakalım, sonra da yatağa,” dedi. Kadının gözlerinde ki yaş, eve sık gelene misafire benzerdi. Günden güne yaşlanıyor, romatizmaları daha bir azıyordu. Bu yokluk nereye kadar sürecekti. (Ya bana bir şey olursa, bu çocuklara kim bakar) diye düşünmeden edemiyordu. Yokluk içinde yokluk tren gibi uzayıp gidiyordu. Kadın her daim Allah’ı düşündükçe gözleri nemleniyordu. Allah’a âşık bir kadın… Allah’a âşık…

Gökyüzünde yer yer şimşekler çakıyor, yağmur taneleri, tenekelere çarpıp, tavanda tıkır mıkır sesler çıkarıyordu. Ev zehir gibi rutubet kokuyordu. Çocuklar yer yatağına serilmiş, kadın seccadesini açmış namaz kılıyordu. Her zamanki gibi başladı biricik dostuyla konuşup dertleşmeye. “Öncelikte bize verdiğin nimetler için sana teşekkür ederim. Bana sağlık ver ki çocuklarıma bakabileyim. Bu günü de bitirdik hamdolsun. Ey güzel Allah’ım, sen eksik ve günahlarımı en iyi bilensin, beni affet. Beni senden başka hiçbir kimsenin kapısına el açıp baktırma” derken gözleri ağırlaşırken uykuya daldı.

Elinde büyük bir anahtarla varaklı bir kapının önünde duruyordu. Dört bir yerden “Hu” sesleri yükseliyordu. Burası daha önce hiç görmediği bir yerdi. Kapı kendi kendine açıldı, içeride efsunlu tütsü koku vardı. Bir taraftan da, hafif ney sesleri yükseliyordu. Evet, evet burası camiye benziyordu, ama içeride bir sürü kapılar vardı, elinde ise anahtar. Güneş ışıkları, pencerelerden secdegaha sızıyordu. Hangi kapıya gitse, kapı kendiliğinden açılıyor ve aynı yere yeniden çıkıyordu,  bulunduğu yerde bir müddet döndü durdu. 

Kadın secdeye vardı, ellerini semaya kaldırıp dua etmeye başladı. “Yarabbi! Neredesin?” dört bir yerden nidalar yükseliyordu, “Sana şah damarından daha yakınım, ben seninleyim, ya sen neredesin?” derken sesler devam ediyordu, “İste kulum sofrandaki tuzundan, ayakkabının bağcığına kadar vereyim. Benim hazinem vermekle tükenmez. Yeter ki iste!” diyordu. Kadından “Allah” sesleri yükseliyordu. Yeryüzünde mikrodan makroya her şey sema ediyor ve “Hu” diyordu. Ortalık da aşkın seli vardı. 

Dört bir yandan yankılan sesler, “Allah varsa gam yok, Allah varsa gam yok” diyordu. İçinde güçlü bir ses işitti. “Ey kulum! Senin o gözyaşlarının yüzü suyu hürmetine ben güneşi doğurmaktayım. Bul beni, bul beni…” diyerek sesler uzaklaştı. 

Kadın sıçrayarak ayıldı, uyuya kalmıştı. Tutuk bacaklarıyla açı çekerek, çocuklarının yanına uzanıverdi. Sabah çocuklar uyurken hızlı bir şekilde kapı vuruluyordu. İçeriye, elleri mikrofonlu iki tane televizyon spikeri girdi. Kadın anlamsız gözlerle onlara bakıyordu. Onlar da kapı aralığından içeriye. Kadın, “Sizi buyur edebileceğim alanım yok. Ne istiyorsanız burada söyleyin” diyerek anlamsız gözlerle bakıyordu. 

“Biz özel bir televizyon kanalından geliyoruz. Komşularınız, size yardım edilmesi için bize müracaatta bulunmuşlardı.  Lütfen çocukları da alarak bizimle programa gelir misiniz? Dediler. Kadın hiçbir şey düşünmeksizin çocukları kaldırıp giydirdi. Televizyon ekiplerine de evi kameraya çekmeleri için izin vermişti. Kadın televizyon programına çıktı, “Kendime hiçbir şey istemiyorum, yalnız çocuklarım sağlıklı bir yerde huzurla büyüsün istiyorum” dedi. Hesaba, o saatten sonra binlerde paralar yağmaya başladı. 

Program sunucusu bir hafta sonra kadına dönüp onlara bir sürprizi olduğunu söyledi. İsminin açıklanmasını istemeyen bir seyirci tarafından, bir ev alındığını söylerken tapuyu uzattı. Kadın gözyaşları içinde tapuyu titreyerek aldı. Temiz bir kalple Allah’a teslimiyetinin karşılığıydı bu.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi