ANI
Giriş Tarihi : 13-08-2023 17:57   Güncelleme : 13-08-2023 18:05

Türkiye'nin Kurtuluş Hikâyesi, Son Kale Haymana / Aydın Benli

Yazan: Aydın Benli -TÜRKİYE’NİN KURTULUŞ HİKÂYESİ, SON KALE HAYMANA

Türkiye'nin Kurtuluş Hikâyesi, Son Kale Haymana / Aydın Benli

TÜRKİYE’NİN KURTULUŞ HİKÂYESİ, SON KALE HAYMANA

İnsan, en çok “yaşanmışlıkları” düşünür ve “yazmak ile yazmamak” arasında kararsız kalır. “Yaşanmışlıkları” anlatan yazar o duyguyu tekrar tekrar yaşar ve olay örgüsünün içinden çıkamaz. Yazar olmanın en kötü tarafı da bu işte. Olayların içinde olduğunuz için duyguları tekrar tekrar yaşarsınız. Dedelerimin “yaşanmışlıklarını hissederek” yazmak, o anları tüylerim diken diken olarak gözyaşları içinde anımsamama neden oldu...

Ben yazar Aydın Benli. Haymana’nın Şerefligökgöz Köyü’nden nam-ı diğer Kara Ali’nin torunu, Otobüsçü Emmi (Ali Osman Benli)’nin oğlu. Onlarca romana Allah’ın (c.c.) izniyle hayat vermiş bir köylü çocuğu. Yazar olduğumu bilen herkes; “Benim hayatımı da yaz, benim hayatım da roman olur.” diye istekte veya serzenişte bulunuyor. Kimi “sohbet olsun” diye söylüyor, kimi “çok zor şartlar altında yaşadığı olayların başkalarına ders olabileceğini” düşündüğü için bu istekte bulunuyor. Bu isteği yüzlerce kez duydum ve duymaya devam ediyorum. Oysaki her insan, kendi hayat romanının başkahramanıdır. Bir de yazılamayan hikâyeler vardır. Bu kurtuluş hikâyesi tam da burada başlıyor...

Dedem ile babası Halaçların Hüseyin yokluk ve kıtlık yılları içinde yaşam mücadelesine kapılmış iki Ankara köylüsü. Yokluk ve kıtlık yetmezmiş gibi Yunan işgali altında öz yurtlarında tutsak olan insanlar… Hani geldi mi bütün sorunlar üst üste gelirmiş ya… Yunan askerleri köylünün hayvanlarına ve mahsullerine el koyarak kadınlarını eğlence masalarında kötü amaçlı kullanır olmuşlar. Genç kızlar ve kadınlar Yunan askerleri istismarda bulunmasın diye idrarlarını üstlerine yapıp yüzlerine hayvan ya da insan dışkısı sürmeye başlamışlar.

Kadınlar gündüzleri “galak” denilen tezek yığınlarının içlerinde saklanarak namuslarını korumaya çalışmışlar. Yunan ordusu Ankara’ya kadar gelmiş ve karargâhını Haymana’nın Katrancı Köyü’ne yakın bir yere kurmuş. Açlıktan at gübresinin içindeki buğday ve arpa tanelerini toplayarak tezek ateşinde aş yapıp bu aşları ailesine yedirirken “gözyaşlarını dua haline getiren” annelerin, “yırtık çarıkları açlıktan kemiren” çocukların zamanı...

Kurudere, Işıklı, Gölendere, Üçtepe, İğde, Katrancı, Ataköy… Buralarda “devriye” gezen Yunan askerlerinin işkence ile öldürdüğü insanların feryatlarını hala kulaklarımda hissedebiliyorum. Köylülerin eli silah tutanları cepheye giderken yaşlılar, çocuklar ve kadınlar da köylerde kalmışlar. Kadınların bir kısmı da cephane yapımı için Ankara’ya gitmişler…

Bir gün Kara Ali Gölendere Mevkii’nde Yunan devriyesi ile karşılaşır. Yunan askeri; “Şiiit bıreee gel bura.” diye seslenir. Kara Ali, “oradan kaçıp uzaklaşmayı” düşünse de Yunan askerlerinin elindeki tüfeklerin menzilinden kurtulamayacağı için denileni yapmak zorunda kalır. Onlara doğru yaklaşınca bir asker Kara Ali’nin üzerini arar. Ancak el koyacağı “maddi” hiç bir şey bulamaz. Yunan askeri “rencide edici” sözler söyleyerek hakaret eder. “Akşamki eğlencede kızartılan keçiyi sizin köyden aldık. Köyün kadınları da bir başka güzel.” deyince Kara Ali, çocuk yaşına bakmadan içinde büyüttüğü “koca adamı” askerin üzerine salarak iri yarı askere sağlı, sollu yumruk vurmaya başlar. Yumrukları askere tesir etmese de minik elleriyle “bir mücadeleyi” o an başlatmıştır. Çocuk olduğu için onu küçümseyen asker vurduğu dipçik darbesiyle Kara Ali’yi oracıkta bayıltır. İşte o an Kara Ali’nin verdiği mücadele, olayı izleyen köylüde kurtuluş mücadelesinin ilk ateşini yakar. Türk Halkı; kurtuluş mücadelesini ilk olarak burada başlatarak yurdun düşman işgalinden kurtulmasını sağlamış, “Son Kale Haymana’nın Milli Mücadele için çok önemli bir yere sahip olduğu” gerçeği, hak ettiği değerle birlikte tarih kitaplarında yer almıştır.

Haymana; Milli Mücadele’de, vatanın işgal altından kurtulmasında ve topyekûn bir mücadelenin başlamasında çok büyük bir rol oynamıştır. Mustafa Kemal Atatürk ile bu davaya gönülden bağlanmış arkadaşlarının ve Kuva-i Milliyecilerin en önemli karargâhı Haymana’dır. Sakarya Meydan Muharebesi, Haymana topraklarında gerçekleşmiştir. “Tam bağımsız Türkiye’nin” temelleri Haymana’da atılmıştır. Yurt savunmasında “son kale” olan Haymana geçilseydi Ankara düşebilirdi...

Mustafa Kemal, tarihe altın harflerle geçen; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.’’ sözünü Haymana’da söylemiştir. Sakarya Meydan Muharebesi, yakın tarihimizin büyük bir dönüm noktasıdır. Haymana’nın merkezine ve Ankara’nın hemen önlerine kadar gelen Yunan ordusu; Şerefligökgözü, Katrancı ve Ataköy civarında mücadele eden Kuva-i Milliye’nin kahramanlıklarıyla bu bölgeden Polatlı, Afyon ve Eskişehir hattına sürülmüştür. 22 gün, 22 gece devam eden şiddetli çarpışmalar sonunda Yunan ordusu zayıflatılmış ve geri çekilmek durumunda bırakılmıştır. Yunan ordusunun “bertaraf” edilmesinde Haymana halkının rolü çok önemlidir…

Mustafa Kemal Paşa 5 Ağustos 1921’de TBMM Hükümeti tarafından kabul edilen 144 sayfalık bir kanunla “üç aylık bir süre için” Türk ordusunun sorumluluğunu üstüne alarak Başkomutanlık görevine getirildi. Mustafa Kemal’in “Başkomutanlık” yetkisine dayanarak 7-8 Ağustos 1921’de yayımladığı Tekâlif-i Milliye Emirleri’nin maddeleri şunlardır:
1. Her ilçede bir tane Tekâlif-i Milliye Komisyonu kurulacaktır.
2. Halk, elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecektir.
3. Her aile bir askeri giydirecektir.
4. Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40'ına el konulacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecektir.
5. Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40'ına el konulacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecektir.
6. Her türlü makineli aracın %40'ına el konulacaktır.
7. Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20'sine el konulacaktır.
8. Sahipsiz bütün mallara el konulacaktır.
9. Tüm demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacaktır.
10. Halkın elindeki taşıtlar bir defaya mahsus olmak üzere 100 kilometrelik mesafeye ücretsiz askeri ulaşım sağlayacaktır.

Bu bildiri sayesinde Sakarya Meydan Muharebesi için mali hazırlıklar başlatılmış; ordunun silah, araç-gereç ve personel ihtiyacı sağlanmıştır.

23 Ağustos 1921 günü sabah saat 11'de Yunan 1. Tümeni'nin Haymana (Mangal) Dağı’ndan başlattığı taarruzla 22 gün, 22 gece sürecek olan “tarihin en uzun meydan muharebesi” başlamıştır.

29 Ağustos 1921’de güçlendirilmiş Yunan 7. Tümeni Polatlı’yı almak için uğraşmış, Polatlı’ya varmalarına kuş uçuşu 8 kilometre kalmış, Ezineli Köyü Yunanlılarca işgal edilmiş, gün doğarken Ezineli Köyü geri alınmış ancak Toydemir Köyü kaybedilmiştir.

İngiliz Haber Alma Örgütü’nün Anadolu’daki uzantısı Black Jumbo Türk askerinin sırlarını saati saatine İstanbul’a aktarıyor onlar da bu bilgileri Yunan Küçük Asya Orduları Komutanı Popoulas’a bildiriyordu. Türk’ün ölüm-kalım savaşı verdiği günlerde satılık kişilerin cephe yakınlarına sızmış olmaları çok acıydı...

Yunanlılar gece yarısı Çaldığı yakınlarındaki küçük tepeyi ele geçirmişlerdir. 15 Tümen’in 56. Alayı tepeyi geri alabilmek için çabalamış, 2. Tabur’dan Harun Çavuş sorumluluğundaki 15 fedai el bombalarıyla tepeye sızarak Yunan makineli tüfeklerini susturmuş, iki şehit vererek geri döndükten sonra Alay, Soğulca sırtlarına mevzilenmiştir.

Haymana Kaplıcası ve çevresi büyük bir hastaneye dönmüş, ileri birliklerden sürekli yaralı kafileleri geldiği için operatörler uyumaya zaman bulamamışlardır. Gece yarısından itibaren 90 km uzunluğundaki cephe boyunca saldırıya uğrayan Türk birlikleri genellikle mevzilerini korumayı başarmışlardır.

23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında yaşanan, 22 gün, 22 gece süren ve İstiklal Savaşı’nın dönüm noktasını teşkil eden Sakarya Meydan Muharebesi’nin geçtiği toprakların büyük bir bölümü o yıllarda da bugün de Haymana’nın sınırları içindedir. 27 Ağustos-2 Eylül 1921 tarihleri arasında yaşanan Güzelcekale Muharebeleri, (İçlerinde Yarbay Esat Faik Bey ve 42. Alay Komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan’ın da olduğu, 8.540 Şehit verdiğimiz muharebe.) (Kaynak: Haymana Belediyesi.) Mehmet Akif Ersoy’un “Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı! Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı! Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı!” dizelerinde belirtildiği gibi yurdumuzun her karış toprağında “şehit kanının” olduğunu kanıtlayan çarpışmalardır.

Haymana Hatları’nı savunan Hüseyin Avni Alparslan; Giresun’un ilçesi olan Tirebolu’nun, Cintaşı Mahallesi’nde 1876 yılında doğdu. Hüseyin Avni, Amasya’nın Suluova İlçesi’nde yaşayan Hüseyin Yazıcıoğlu Ailesi’nden Tirebolu’ya hoca olarak gelen Emin Efendi’nin oğludur. Annesi Tirebolulu Yanık Ömeroğluzadelerden diğer bir deyişle Yanık Ömeroğullarından Kadın Hanım’dır. Başarılı bir tahsil hayatı sürdürerek kazanılması zor olan Pangaltı Mekteb-i Harbiyesi’ni kazanır ve başarıyla bitirir. “Teğmen” rütbesiyle mezun olunca Balkanlara, Selanik’e tayin olur. Hüseyin Avni, Selanikli Başyazıcı Ailesi’nden Rıza Ağa’nın kızı Huriye Hanım’la evlenir. Çocuğu yoktur. Balkanlarda “eşkıya takibinde” görev aldıktan sonra Jandarma Kursu’na katılarak jandarma sınıfına geçer. Bulgar çetelerinin mağlup edilmesine katkı sağladıktan sonra arkadaşlarıyla gönüllü olarak 31 Mart Ayaklanması’nı bastıran Hareket Ordusu’na katılır. 42. ve 47. Gönüllü Alaylar, Pontus Ayaklanması’nın ve Milli Kuvvetlere karşı çıkarılan birçok ayaklanmanın bastırılmasında görev yaptıktan sonra Sakarya Meydan Muharebesi’ne katılmışlardır. Son Kale Haymanalılar, savaşın hassas bir safhasında 42. Alay’ın Mangal Dağı’nı geri aldığı muhaberelere katılmışlar, Haymana üzerinden Ankara’ya sarkmayı planlayan Yunan ordusu ile göğüs göğüse savaşmışlardır. Askerlerinin büyük bölümüyle birlikte Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan da Şerefligökgöz Mevkii’nde “şehit” olmuştur. Mangaldağı, Taşlıtepe ve Şerefligökgöz Mevkilerinde 42.Alay’ın da içinde bulunduğu 4. Tümen, 47. Alay ve Muhafız Taburu, yokluk içinde ve cephanesiz olarak genç subayların öncülüğünde yüzlerce şehit verip “savaşın kaderinin ordumuzun lehine çevrilmesinde” etkili olmuşlardır. Esasında Sakarya Zaferi, “Tuna boylarından başlayan geri çekilişin sona erdiği, ulusun kötü talihinin tersine döndüğü ve Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin habercisi olan” büyük bir zaferdir...

Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Sakarya Meydan Muharebesi’nin kritik saatlerinde Başkomutan Mustafa Kemal’in; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır.” emri cepheye ulaşınca Mangaldağı Şerefligökgöz Mevkii’nde subaylarına şu emri vermiştir; “İzinsiz ve emirsiz çekilen her asker idam edilecektir. Çünkü bu savaş fetih, yağma savaşı değil, ‘vatanı savunma savaşı.’ Hiçbir hatayı affetmeye hakkımız yok. Komutanlarımız izin vermedikçe geri çekilmeyeceğiz, öleceğiz. Askere örnek olacağız. Çocuklarımıza para-pul, mal-mülk değil, ‘milleti için şehit ya da gazi olmuş namuslu bir askerin çocukları olmanın şerefini’ bırakacağız…”Kara Ali’nin “küçük yüreğinde başlattığı büyük mücadele” ile  “kahpe Yunan” Haymana’dan kazına kazına sökülerek Polatlı’ya oradan da Afyon tarafına sürülmüş ardından İzmir’de denize dökülmüştür...

Mangal Dağı’ndaki şehitliği ve Katrancı’daki Hüseyin Avni Bey’in mezarını ziyaret etmenizi öneririm. Giresun-Tirebolulu yiğitlerin büyük katkısı ile “kahpe Yunan” bu topraklardan sökülüp atılmıştır…

SONKALE HAYMANA

Suyu sıcak, insanı delikanlı mert
Kaplıcaları şifalıdır, kalmaz dert
Kışı çetin kar yağar, havası sert
Haymana'dır namı, halkı cömert

Ovadır, nadas yapılır, ekinler ekilir
Güzün o ovada, arpa buğday biçilir
Koyunları, kuzuları besilidir, seçilir
Haymana geçilmez, candan geçilir

Gazi Paşa emir verdi askerine Haymana'da
Son Kale’ydi Haymana geçilmez, hızlı çağında
Kalleş Yunan bozguna uğradı Mangal Dağı’nda
Yunan'a dedelerimiz mezar kazdı, “on beşlik çağında”

Şerefli Gökgözköyü, tümen oldu geçilmez
Dereleri coşar akar, Yunan kanı oldu, su içilmez
Haymanalı yiğittir, yiğit olana kefen biçilmez
Haymana delikanlı diyarıdır, bir adım geri çekilmez

Editör: Hamit Gözümoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi