SABAH VAKTİ
Ben, olan ne varsa ensemde buz kalıbıydı.
Şahsiyetimin bozuk tarafı, dilimde parazit yaparken,
Bakışlarım nokra, nokra ibadet ediyordu ışığa.
Her ne varsa dönüşüme meyilliydi.
Her eğim kendini sınıyordu açısında.
Kalabalıklar arasında yalnızlık bir devrimdi.
Her an, kalbin atışında zamana devinimdi.
Sevginin kökleştiği duygu bağlarından kopuyordu,
Bazen avaz da çığlık, bazen de gözyaşlarında seldi.
Yaşam denilen şu üç beş günlük dünyada,
Kabuslardan uyanmanın sevinciydi mutluluk.
Akşam sefasında çayı yudumlayıp
Gün batımını seyretmenin kızıl gölgesine,
Giden günün ardından bakmaktı yaşamın özeti.
Nasıl da eğiliyor güneş tepenin sırtına,
Güneşin meteforlarına raks ediyordu,
Tepeyi yalayıp da esip giden fırtına.
Böcek korkaklığında, inine girip karanlıkta,
Huzuru aramanın kuytusunda sarıp sarmalıyor
Insan kendini, yarının bahisine şansı koyarak.
Her şey suskun şimdi,
Tüm çekinceler sinsice gülümsüyor,
Yorgun cümleler alt ediyor beni.
Kendi eleştirilerimde dudağımın büküğünde
Ne çok alıngan garabet var, kendine acıma modunda.
Şimdi, sabaha uyanmanın tan vakti.
Alaca karanlığa rest çeken gün ışığı,
Yine kızıl modunda,
Yeşilin üzerinde menevişler gün ışığına cilve yapıyor.
Yine neşeli bir nisan sabahına uyanmanın erinci.
Mahçup cümleler dudaklarımın gülümsemelerinde
Ve ben çaresizce, zamanın kollarına bırakıyorum kendimi, küçük pencereden koca dünyanın,
Ürkütücü bilmeyenlerine mutluluk dileklerimle.
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz