PENCEREMDEN ÇOK UZAK BİR YERDE
Çok çok hem de çok uzak bir yerde,
Yürürken dizlerine ağrılar vuran,
Sabah akşam avuç avuç hap yutan,
Yaşama tutunmaya çalışan,
Ölümden kaçan bir el uzanır.
Odanın karanlığını gözlerinden uzak tutmak,
Uykusuzluğuna ışık katmaya bir el uzanır.
Benzemese de sabahın tan ışıklarına,
Kiraz yaprakları gölgesiyle sarı ışık buyur eder camına.
Aralanır perde.
Bu gövde var ya bu gövde,
Ne sabahlara mermerden bir heykelce kalktı,
Ocağı yaktı,
Hamuru kardı,
Yufkalar yaptı,
Çorbalar kaynattı.
Tatlı tatlı uyurken bebeleri, herifi,
O güneşi karşılardı.
Tarlada çapa, sulama,
domates toplama,
Soğan kazma, bilumum tarla takat işine koşar da
Yorulmak bilmezdi.
Çocukları büyüdükçe, fidanlar kalınlaşıp ağaç oldukca,
Vücudu yaşlandı.
Ruhu tutunmaya çalıştı güne, haftaya, aya, yıla
Ömür su olup akardı.
Kızları çırak çıktı,
Oğlu gurbet kuşu oldu.
Yaş yerini buldu.
Çok çok uzak hem de çok uzak bir yerde,
Yaşlı bir gövde kıpırdadı yatağında,
Gözler uykuyu yakalayamıyordu,
Karanlıktı odası bir mezar gibi,
Uzandı, pencere perdesini araladı,
Dıştan içeriye sarı bir ışık hücum etti.
Sabaha çok vardı,
Ölmekten korkuyordu, korkusu ışıkla şöyle böyle gidiyordu.
Yatağın içinde oturdu,
Oda yalnızlık doluydu.
Sağ yanındaki yastığı sıvazladı,
Oraya yıllarca hayat arkadaşı baş koydu,
Yoktu.
Kokusu, izi, nefesi yoktu.
Sabahı bekliyordu,
Bekliyordu sabahı, yaşadığının farkına gün ışığında varıyordu.
Dışarıdan bir gamlı baykuş ötüyordu,
Kendi nefesinden gayri ses yoktu.
Elleri açıldı, dualara döndü dili,
Ayakları günde taşımakta zorlansa da bedeni,
O yarınları istiyor, istiyor, istiyordu!
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz