ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 06-05-2025 17:20

Peçe Değil Sevgi Örter / Nevin Aktekin Gülfırat

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -PEÇE DEĞİL SEVGİ ÖRTER

Peçe Değil Sevgi Örter / Nevin Aktekin Gülfırat

PEÇE DEĞİL SEVGİ ÖRTER

Mahallede çocuklar halka şeklinde oturmuş, hep birlikte, “Yağ satarım, bal satarım” oynuyorlardı. Neşe içindeydiler.

Tam o sırada önce bir araba, ardından da bir kamyon uzun zamandır boş duran bir evin önünde durdu. Belli ki bu yeni gelenler, o evin yeni kiracılarıydı.

Çocuklar oyunlarına devam ederken bir yandan da yeni komşularını meraklı gözlerle izliyorlardı. Kamyondan inen şoför ve taşıma görevlileri, öndeki arabadan inen adamın talimatlarıyla eşyaları taşımaya başladılar.

Sonra arabadan bir kadın ve yaklaşık altı yaşlarında, yüzünde peçe olan bir kız çocuğu indi.

Bu durum herkesi şaşırttı. Çünkü daha önce hiç peçe takan bir çocuk görmemişlerdi.

Oyun bir anda durdu. Tüm çocuklar bakışlarını ona çevirdi.

Küçük kız, üzerine dikilen meraklı ve sorgulayıcı bakışlardan rahatsız olmuştu. Başını önüne eğerek sessizce eve doğru yürüdü.

Anlaşılıyordu ki burada da kolay günler beklemiyordu onu.

Günler geçtikçe mahalleli bu gizemli kızı daha çok merak etmeye başladı. Hiç sokağa inmiyor, gün boyu pencereden çocukları izliyordu.

Bir gün çocuklar oyun oynarken topları bu kızın balkonuna kaçtı. Sümeyye (henüz kimse adını bilmese de), merdivenlerden inip topu çocuklara uzattı. Bu fırsatı kaçırmayan çocuklar, onu soru yağmuruna tuttu.

Mahallenin en yaramaz çocuğu Cüneyt sordu:
- Hey küçük kız, sen niye maske takıyorsun ki?

Mehmet hemen araya girdi, alaycı bir şekilde:
- Kesin çirkinliğini saklıyordur!

Çocuklar kahkahalarla güldü.

Sümeyye, gözyaşlarına boğularak apartmana koştu. Kalbi kırılmıştı.

Çocuklardan biri olan Elif, bu duruma çok üzülmüştü.
“Çok ayıp ettiniz, kızcağızı ağlattınız. Yazık değil mi?” dedi.

Cüneyt, alaycı bir ifadeyle:
- Az bile ettik!

Elif, net bir şekilde tavrını ortaya koydu:
- Kötü kalpli olmak hiç iyi bir şey değil. Artık sizinle oynamayacağım!

Ertesi gün Elif, her zamanki gibi balkondan oynayan çocukları izleyen kızın yanına gitti.
- Merhaba! Benim adım Elif. Senin adın ne? 

Kız utana sıkıla cevap verdi:
- Benim adım Sümeyye…
- İsmin çok güzel. Arkadaş olabilir miyiz?
- Olur…

O günden sonra Sümeyye ve Elif arkadaş oldular. Elif, onun neden peçe taktığını hiç sormadı. Çünkü bazı soruların insanı incitebileceğini hissediyordu. Sümeyye’yi olduğu gibi kabul etti.

Ancak diğer çocuklar, Sümeyye ile alay etmeye devam ettiler. Zaman zaman Sümeyye çok üzülüyor, Elif ne kadar teselli etmeye çalışsa da gözyaşlarını durduramıyordu. Bazen ağlayarak eve koşuyor, günlerce sokağa çıkmıyordu.

Mahallenin en haşarı çocuğu Cezayir, bu peçeyi takıntı haline getirmişti. O gün peçesini çıkarıp sırrını öğrenecekti.

O sabah hafif bir yağmur yağmış, ardından güneş açmıştı. Çocuklar yeniden sokağa döküldü. Elif, Sümeyye’ye: “Hadi gel, oynayalım!” dedi.

Sümeyye kabul etti. Cüneyt, birkaç gün önce Elif’le barışmıştı. Bu da planın bir parçasıydı. Elif’e göz kırptı. Elif anlam veremedi ama birkaç dakika sonra neler olduğunu anlayacaktı.

Cüneyt, Sümeyye’nin yanına sinsice yaklaşıp bir anda peçesini çekip aldı.

Aman Allah’ım! Kızın yüzünde büyük ve dikkat çekici bir doğum lekesi vardı.

Cüneyt ve ardından diğer çocuklar gülmeye başladı:
- Lekeli Sümeyye! Lekeli Sümeyye!

Sümeyye ağlayarak peçesini geri istedi. Cüneyt peçeyi vermedi, elinde sallayarak kaçtı:
- Hadi gel de al bakalım!

Elif duruma hemen müdahale etti. Cezayir’in elinden peçeyi alarak ona bağırdı:
- Çok kötü kalplisin! Allah kötü kalplileri sevmez, biliyor musun? Yaptığın şey hiç komik değil. Sümeyye’nin kalbini kırdın. Onu ağlattın. Allah sevmez böyle kalpleri! Şeytanlar sever seni!

Sümeyye hâlâ ağlıyordu. Elif, arkadaşını teselli etmek için ne yapacağını bilemedi.

Sonra birden yere eğildi, elini yağmurla ıslanan toprağa sürdü. Çamurlu elini yüzüne bastırıp doğum lekesine benzer bir şekil yaptı.

Çevredeki çocuklar, Elif’in yüzündeki bu şekli görünce şaşkına döndü. Birer birer toprağa eğildiler, yüzlerini Sümeyye gibi çamurla boyadılar. Hatta Cezayir bile…

Bir an önce ağlamayı kesmek üzere olan Sümeyye, arkadaşlarının çamurlu yüzleriyle ona değil, birbirlerine gülmeye başladığını görünce kahkahalarla gülmeye başladı.

O andan itibaren Sümeyye yalnız değildi. Tüm çocuklar onu sevgiyle sardı, özür dilediler.

Artık her oyuna Sümeyye de katıldı. Kalbi kırılan bir çocuğun yarasını el birliğiyle sarabildiler.

***

TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE  KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi