ANI
Giriş Tarihi : 08-12-2022 19:45

İki Gonca Gül

Yazan: Ümmügülsüm Hasyıldırım -İKİ GONCA GÜL

İki Gonca Gül

İKİ GONCA GÜL 

İki gonca güldük abimle ikimiz. Birbirine düşkün, sevgi dolu iki kardeş. Gözyaşımızda bir, kahkahamızda bir. Gezmelerimizde bile birdik.

Gün geldi ben evlendim, abim askere gitti. İlk ayrılık ne zordu. İlk mektup denemem de o dönemde başladı. Çok sevdiğim mektupları yazanı olmakta ayrı bir zevkti. 

Mektubuma,
"Ey benim kalbimin mahsus köşelerinde yatan, sabah güneşi ile seher yıldızı gibi parlayan, canıma can, kanıma hayat veren, canımdan çok sevdiğim, biricik abim. Nasılsın, iyi misin? İnşallah iyisindir. Bizleri de soracak olursan..."  diyerek devam eder, sayfalar dolusu yazardım. Evimizin önünde mis kokulu karanfiller ve onbir ay gülü dediğimiz beyaz güller vardı. 

Mis gibi kokardı. Abim o gülü seviyor diye her mektubunun içerisine koyardım.  

Mektuplar birbirimize çok uzun zamanda gider gelirdi. Abimin aylar sonra yazdığı cevabında ne kadar mutlu olduğunu, güllerin kokusunun hala durduğunu yazardı. Nasıl da mutlu olurdum. 

Askerden dönüşte de evlenip yurt dışına çıkınca özel günlerde kart atar, normal günlerde ise mektup yazardık. Ayrılık kaderimiz mi neydi? Özlem üzerine özlem çekiyorduk. O gurbeti vatan etmiş, ben vatanı gurbet bilmiştim. Birbirimizin birbiriydik. Kader bize gurbeti reva görmüştü. Biz de tabi olmuştuk. 

Abimin gülleri onun hasretiyle daha bir kokuyor, onun kokusunu özlem diye veriyordu bize. Eve her geliş gidişim de beyaz gülleri, abimin kokusu niyetine kokluyordum. Her mektupta da içine bir tane beyaz gül saklardım. 

Sonra gurbet girdabı beni de çekti içine. Benim gidişimle güller de gitti. Gidişime isyan ettiler sanki. Şu an evimizin önünde ne gül, ne üzüm ne kayısı kaldı. Bizim gidişimiz bahçemizi öksüz bırakmış, bahçemiz de bize küsmüş olmalı ki viraneye döndü. Şimdi kara toprak kararıp kaldı baba ocağında.

Yıllar yılları kovaladı. Baba ocağı öksüz, ruhum öksüz. Ömür bitti, hasret bitmedi. Hala özlem yüreğimizde yanan kor gibi. Gurbet doğanın kanunu muydu neydi?..Heyhat!..

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi