ŞİİR
Giriş Tarihi : 21-11-2022 21:07

Hangi Menzil Kime Bu Toplam

Belgin Şimşek -HANGİ MENZİL KİME BU TOPLAM

Hangi Menzil Kime Bu Toplam

HANGİ MENZİL
KİME BU TOPLAM

Hangi kaynaktan yol alır, 
bilmem.
Ruha güzellik yaparken  flört ediyor sırlanmış efsunlu gölgeler. 

Ve o anda 
alfabesizim. 

Söz öbeklerim hüküm giymiş, kalemim idamlarda. 

 Düşük yapmış bulutların 
 sancısında günbatımı.

Kızıl 
pıhtılar dökülür  gökyüzünden.  

İşte o anda 
zincirlerim de erir gider. 

Taşır mı,
taşımaz mı?

Sanrısını almadan
çapraza alınmış güreşçi gibi çelme takarak  bir 
kale kıvılcımında 
gerisingeri düşürür. 

Hükmü  altına alır çekimsel dalgalarımı. 

Ahh o deli rüzgâr! 
Ahh dudağımda söndürülmüş mumların isini bilmiyor.

Bu,
bu dolunay çok batıyor içime çok...

İklimlerimin devinimli 
Hicranı gündoğumlarımın hırpalayanı beni  benden 
koparan gecelerin eleğinde süzülürken. 

Nereden geliyor bu cılız kelebek kanatlarına.

Kan pompalayarak 
uçmuş kozasından erken kaçmış belli.

Dağdan mı,
dereden mi,
vadiden mi,
gölden mi bu tılsımlı tınılar?

Ben zihnimi susturdum derince çektim aklımın nefesini.

Bu akarsular,
bu ırmaklar 
kimsenin sahip olamadığı sınır çizgisinde.

Ve ben büyüsüzüm. 

Solmasın diye  dalından  koklamadığım çiçeklerin   çekirdeğinde  ormanlar  gizliyken  

Ey kanatlarım! 
Badem fidanı gibi nazlanıyorsun dallarında.

Dünyanın göbeğinden, 
denizlerime döküluyorsun ya. 

Kime bu davet,
kime bu hıçkırık, 
kime bu haykırış?

Evreninde  budanmaya muhtaç hastalıklı kırık dallar var. 

Beli bükük, dizi kırık,  
saçı beyaz, rengi soluk, şiddetle soluk verip çıkartan peltek bir ses var.

 İtiraz etsem,
 kırılır mı aynalar?

Tırpanlanmışım...

Göktaşı gibi bütün hırçınlığını silkeliyor, 
üzerime üzerime düşen parçalarını
toplar mı  izdüşümlerini?

Yırtsam gecelerin  rahminden bulutları, düşük yapan yıldızların söngüsüyle.

Gitsin!
Bitsin! 
O tanıtıcı, 
saydam 
bir tohum zarfına gizlenmiş
cennet kapılarına gizledim ahiretliğimi. 

Okşuyor yastığım yüzümün yarısını, dudağımda
söndürülmüş  mumlarımla dalmışım rüyalarıma.

 Pervanesizim... 
 Aklımın nefesiyle
 dans ediyor sus/larım.

Ben zihnimi sus/turdum.

Tut ki bir  fidanım  kimsenin duymadığı. 

Topraktaki 
eylemlerin
gürültüsünde 
çığlıklarım. 

Ve  sen, 
sende bal arısı. 

Getir bütün kolonilerini, 
nefesimi soluğunda  sakla. 

Baharda filizlenecek  fidanlar, 
çok batıyor icime çok... 

Hep gidip de varılmayan yollarda soldu bu doğurganlıklar.

Günün ağaran yüzünde
örtülüp gömülürken secdeme, 
suç üstü  yakaladım güneşi. 
Tartmadı 
Elif'in terazisi. 

Gitsin!
Bitsin bu mesai!

Ben gölgelerimi bırakamadım, bitmedi. 

Süzüntüsü aynalarımın. 

Susmuyor 
o tanıcı. 
Susmuyor o tanıtıcı...
Her seferinde ayrı başlıklar altında kendi keyfiyeti ne 
bu sadakat 
Kılıcın kınından çıkış
mantığına bu kıyas 
Bu ispat ve bu katsayı

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi