HANGİ MENZİL
KİME BU TOPLAM
Hangi kaynaktan yol alır,
bilmem.
Ruha güzellik yaparken flört ediyor sırlanmış efsunlu gölgeler.
Ve o anda
alfabesizim.
Söz öbeklerim hüküm giymiş, kalemim idamlarda.
Düşük yapmış bulutların
sancısında günbatımı.
Kızıl
pıhtılar dökülür gökyüzünden.
İşte o anda
zincirlerim de erir gider.
Taşır mı,
taşımaz mı?
Sanrısını almadan
çapraza alınmış güreşçi gibi çelme takarak bir
kale kıvılcımında
gerisingeri düşürür.
Hükmü altına alır çekimsel dalgalarımı.
Ahh o deli rüzgâr!
Ahh dudağımda söndürülmüş mumların isini bilmiyor.
Bu,
bu dolunay çok batıyor içime çok...
İklimlerimin devinimli
Hicranı gündoğumlarımın hırpalayanı beni benden
koparan gecelerin eleğinde süzülürken.
Nereden geliyor bu cılız kelebek kanatlarına.
Kan pompalayarak
uçmuş kozasından erken kaçmış belli.
Dağdan mı,
dereden mi,
vadiden mi,
gölden mi bu tılsımlı tınılar?
Ben zihnimi susturdum derince çektim aklımın nefesini.
Bu akarsular,
bu ırmaklar
kimsenin sahip olamadığı sınır çizgisinde.
Ve ben büyüsüzüm.
Solmasın diye dalından koklamadığım çiçeklerin çekirdeğinde ormanlar gizliyken
Ey kanatlarım!
Badem fidanı gibi nazlanıyorsun dallarında.
Dünyanın göbeğinden,
denizlerime döküluyorsun ya.
Kime bu davet,
kime bu hıçkırık,
kime bu haykırış?
Evreninde budanmaya muhtaç hastalıklı kırık dallar var.
Beli bükük, dizi kırık,
saçı beyaz, rengi soluk, şiddetle soluk verip çıkartan peltek bir ses var.
İtiraz etsem,
kırılır mı aynalar?
Tırpanlanmışım...
Göktaşı gibi bütün hırçınlığını silkeliyor,
üzerime üzerime düşen parçalarını
toplar mı izdüşümlerini?
Yırtsam gecelerin rahminden bulutları, düşük yapan yıldızların söngüsüyle.
Gitsin!
Bitsin!
O tanıtıcı,
saydam
bir tohum zarfına gizlenmiş
cennet kapılarına gizledim ahiretliğimi.
Okşuyor yastığım yüzümün yarısını, dudağımda
söndürülmüş mumlarımla dalmışım rüyalarıma.
Pervanesizim...
Aklımın nefesiyle
dans ediyor sus/larım.
Ben zihnimi sus/turdum.
Tut ki bir fidanım kimsenin duymadığı.
Topraktaki
eylemlerin
gürültüsünde
çığlıklarım.
Ve sen,
sende bal arısı.
Getir bütün kolonilerini,
nefesimi soluğunda sakla.
Baharda filizlenecek fidanlar,
çok batıyor icime çok...
Hep gidip de varılmayan yollarda soldu bu doğurganlıklar.
Günün ağaran yüzünde
örtülüp gömülürken secdeme,
suç üstü yakaladım güneşi.
Tartmadı
Elif'in terazisi.
Gitsin!
Bitsin bu mesai!
Ben gölgelerimi bırakamadım, bitmedi.
Süzüntüsü aynalarımın.
Susmuyor
o tanıcı.
Susmuyor o tanıtıcı...
Her seferinde ayrı başlıklar altında kendi keyfiyeti ne
bu sadakat
Kılıcın kınından çıkış
mantığına bu kıyas
Bu ispat ve bu katsayı