EYLÜL'ÜN VEDA BUSESİ
Gün biterken,
Yine seni gördüm Sirkeci İskelesi’nde.
Gününe sırdaş ahşap bank,
Gözlerin takılı kalmış güneşe.
Hiç bıkmadın değil mi?
Ah o sessiz uçan martılar,
Yanı başına konan güvercinler
Bir konuşabilseydiler,
Anlatabilseydiler,
Belki anlardın.
Belki de eteğine karışan dalgalarda
Yeniden kanatlanırdın.
Bekleme diyebilecek cesaretimi
Beyazıt Meydanı’nda bıraktım ben.
Bir yanım dipciklere peşkeş çekilirken,
Bir yanımda umut,
Kırılmış bileklerimle
Doğmamış çocuklara umut çalıyordum ben.
Aldılar, sürüyerek götürdüler bedenimi.
Güvercinler şahit,
Eylül şahit.
İsteyerek bekletmedim seni ben.
Kız çocuklarına gelinlik biçen babalar,
Çırılçıplak soydular beni.
‘’Ar’ım kayboldu mazgalın ardında.
Sağım sağır,
Solumda istiflenmiş insanların tortusu.
Ağır bir koku yayılır kanayan tenlerden.
Bende ise,
Unutulmaya yakın sen kokusu.
Gözlerim kör.
Anamın bakışları gibi
Senin maviliğin göz kapağımda.
Konuşmadım.
Kaç eylül geçti aradan,
Daha kaç yaprak döküldü
Beyazıt Meydanı’ndaki çınardan?
Kaç postal acımasızca ezdi
zorla koparılan tomurcukları.
Yetmedi.
Budadınız da dallarını.
Toprağa gömdünüz isimsiz hücrelerden.
Gün biterken,
Seni gördüm Sirkeci İskelesi’nde.
Ellerinde rüzgâr.
Saçların da doğmaya hasret bahar.
Ben seni gördüm,
Sen beni göremedin
faili meçhuller listesinde.