ŞİİR
Giriş Tarihi : 26-10-2024 11:38   Güncelleme : 02-11-2024 23:42

Diyemediğim / Deniz İmre

Deniz İmre -DİYEMEDİĞİM

Diyemediğim / Deniz İmre

DİYEMEDİĞİM

“Ten”ime “Sur”dan asırlarca evvel üflenen
“Tin”in nezaretinde,
-kıyametten hemen önceydi, hatırlıyorum-
“dil”e değen mısralarımın
mahçup gülüşlerini de
kuşanıp geldim;
düştüm yitik sevdasına
yollarda ölen ötüşsüz kuşların,
hem de
parşömende yarım bırakılmış
bir dize gibi,
ömrüm
el ederken,
yakarırcasına;
ta o uzak
Eyyubi akşamlarından...

Vardım;
ışığın sesini erkenden
sustuğu yerdeyim şimdi,
alabildiğine tenhada;
arafta,
oysa
onca kuytu yer olur,
ve
onca zifiri,
dar sokaklara açılan abbaraların,
nicedir
öksüz bırakılmış
-hatrı hiç sorulmamış-
yitik coğrafyasında…

-bildim-
öteden de bilirdim,
ömürdür bana biçilen o kanlı zemberek,
çok eskilere değerken
kana belenmiş saçlarımın
tortulu rüzgarı,
bilmem kaç bin yıl ötede,
beşikteki çocukken daha
atanız İbrahim;
bilirim,
dilini biteviye ölümle bileyenlerin
gövdesinin erken düştüğünü,
öğretilmiş bir hayat dersi gibi,
sonrasız tarihe…

“Ten”ime “Sur”dan asırlarca evvel üflenen
“Tin”in nezaretinde
-“İki”ye yırtılan değildi daha Kızıldeniz, hatırlıyorum-
göze değen asılsız suretimin
sihrini de
bezenip geldim,
hülasa;
Musa asası yılgınlığındayım,
ayırdığım denize dair tek bir sual yok,
dökülen;
lal dillerinizden,
şahidimdir  işte,
huzurdaki nice Kenani...

demiştim hani,
ışığın sesini erkenden
sustuğu yerdeydim,
dünde;
dün kadar eskide,
taa kavmimin kinini kustuğu devirde,
orda gördüm ilk,
zemberek boşalınca susarmış damarımda koşan kan,
ve
başka bir ışık bulana kadarmış,
herkesin kendi ömrüne olan
sonrasız sevdası,
oysa,
dönüp  bakınca suretine
tüm yitirdiklerimin;
anladım,
şimdi
herkes
kendi
kendisinin
Tanrı’sı…
 
                                    

EditörEditör